Bazen yaptığımız işin boyutlarının nereye varacağını tahmin dahi edemeyiz. Her olaya fayda – zarar açısından bakılabilir, lakin kişisel değil, toplumsal düşünmek gerekir.
Mührü elinde bulunduran Süleymanların olumsuz işlerine sessiz kaldığımız sürece, başımıza daha çok felaket gelecektir.
Seçimlerde ne yazık ki, kendi iş bilmezlerimizi seçerek yaşadığımız kentin felaketine imza atıyoruz. Diyeceksiniz ki “oy verecek birileri vardı da biz mi vermedik?” Sizde haklısınız. Malzeme bu.
Okumuşumuzda aynı okumamışımızda. En tehlikeli olanımız okumuş cahilimiz olsa gerek.
Bir gün Bodrum Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü personeli, araç gereçleri ve beton dökme kamyonlarıyla Bitez Mahallesi, Söğütlü Caddesi olarak bilinen, lakin cadde olmayan, aslen dere olarak bilinen, Söğütlü deresine beton döküyor.
Bu işi yaptıran mühendis müdürü, meslek odası disipline sevk ederek, meslekten men etmelidir.
Bakıyorlar ki çevrede yaşayanların tepkisi var, “biz bu dereyi aslında engelli bir yurttaş için betonladık, engelli aracıyla evine gelip gitmesini kolaylaştırdık.” diyorlar.
Engelli yurttaş, kamu zararına neden olanların, ellerinde bulundurdukları erki kendi faydalarına kullananların yaptığı doğa katlinin, kurtuluşu olarak görülüyor.
Engelli yurttaşın taşkın dere kenarında ikamet etmesi dahi ciddi bir sorun. Olabilecek bir doğa felaketinde ciddi sıkıntı yaşayacağı kesin.
Durum bu kadar masum değil. Gittik gördük, inceledik.
Konu Kumbahçe Mahallesinde, meclis üyesinin kendine ait gördüğü plajı, belediye ekiplerine yaptırmasının benzeri bir durum. Lakin dereye beton dökülmesi, basitçe geçiştirilecek bir konu değil.
Engelli yurttaşımızı bahane eden ve onun engelini kendi kurtuluşu gibi görenlerin suçu büyük. Engelli yurttaşın sağlıklı bir şekilde yaşadığı konuta ulaşımı, zamanın belediye başkanı Mehmet Kocadon tarafından sağlanmış. Dere içerisine girmeden engelli aracıyla ana yola ulaşabilmekte.
Engelli Yurttaş, dere üstünde yapılan geçiş yoluyla 50 metre sonra parke döşeli yola ulaşıyor
Buraya kadar olan bölüm işin bahanesiydi, şimdi gelelim işin can alıcı noktasına. Dereye dökülen beton yaklaşık olarak 350 metre, şikâyete neden olunca yüz metresi tıraşlanıyor, baktılar olmuyor, geri kalanın yarısı tıraşlanıyor kendi foyaları ortaya çıkmasın diye çaba harcıyorlar.
Nice umutlarla “yerli olsun, çamurdan olsun, Bitez’ den olsun.” diyerek eşinin yerine meclise aday olup seçilen, seçkin mühendisimiz Hüseyin Cem Köylü’ nün olayın baş kahramanı olduğu iddiaları kulağımıza geliyor.
Adama iftira atmayın diyecek oluyorum ki!
Yolun, yani derenin betonlanmasının başladığı yerde bulunan tarla kendilerine ait çıkmasın mı? Olabilir, ancak bu tarlada bulunan yapıda, sahibi oldukları otelin personelinin ikameti sağlanıyor ve depo olarak kullanıldığı iddia ediliyor.
“O kadarda değil, buna ihtiyacı mı var?” diye düşünüyoruz. Az ötede akrabalarının kaçak mobil otelleri (Tiny Hause) olduğunu öğreniyoruz. “Kaçak maçak, kim kaçak yapmıyor ki?” demiyoruz tabi.
Az beri geliyoruz ki ne öğrenelim, Bodrum’u dünya markası yapan, Bodrum Tanıtma Vakfı yönetim kurulu üyesi Hıfzı Ali Güreli’nin de evi oradaymış.
Kaçak Mobil Otel
Başka kimler vardır, kimler yoktur.
Dereler yol oldu, birçok kişi yolunu buldu. Kadastro, dereleri yol ilan etmiş, organize işlere bakın siz. Tüm olumsuzluklara rağmen Devlet Su İşleri (DSİ) direniyor. Bu alana dere ıslahı projesi yapıyor.
DSİ, Muğla Büyükşehir Belediyesi’ne bir yazı yazıyor, “dere için bir protokol yapalım, ıslah edelim.” diye ancak Osman Gürün oralı dahi olmuyor.
Bodrum taşkın dereleri için bir çalışma yapılıyor, sel felaketlerinin önlenmesi için ; “Çukur deresinin toplam yağış havzası 16.70 km2 dir. Çukur deresinde yukarı havza çalışmalarının yürütülmesi durumunda 2.93 km2’lik alana (%18) düşecek yağış suyunu tutulabilecek ve 13.77 km2 ’lik alana (%82) düşen yağış suyu için mansap önlemlerinin alınması gerekmektedir. Çukur deresi yağış havzasının %82’lik kısmı yapılaşmanın olduğu kentsel alanlar içerisinde kalmaktadır.” (Avrupa Bilim ve Teknoloji Dergisi Sayı 25, S. 207-216, Ağustos 2021) bu makaleyi lütfen okuyun.
Söğütlü deresi (Çukur), Bitez mandalin bahçelerinin yer altı su kaynaklarını besleyen bir dere olarak biliniyor. Yapılaşma ve dere yataklarının kenarlarına yapılan bahçe duvarları suyun doğal akışına engel olduğu için, aynı alanda bulunan diğer bahçe ve tarlaların, su baskınlarına sebep olmakta.
Dere kenarlarında 10 metrelik bir alanda en küçük bir yapılaşma olmaması gerekir, ayrıca servis yolu yapılmalıdır. Yapılacak yapılar, mülklerin cinsi ve alanına göre değişiklik gösterir. Kadastral veya imar yolu olmadan yapılaşmaya izin verilmez.
Başta Söğütlü deresi olmak üzere, tüm dere kenarlarında bulunan yapılar, yapı kayıt belgesi olsa dahi yıkılmalıdır. Betonlaştırılan derelerin toprakla teması sağlanmalıdır.
İster engelli, isterse engelsiz olsun, derelerin yaşama kattığı değerler kimse için engellenmemelidir. Birilerinin bireysel menfaati için, binlerce canlının hele ki toprağın cansız kalmasına yol açılmamalıdır.
Belediye Başkanı Sayın Tamer Mandalinci “Dedelerim mandalini Bodrum’a getirdi.” derken, kendi meclis üyesi derelere beton döktürerek, mandalin ağaçlarını kurutma yolunda gitmektedir.
Dere yatağına dökülen beton kaldırılmalı, kaçak yapılarla ilgili işlem yapılarak yıkımı sağlanmalıdır. Yaka mahallesindeki tarım alanlarına yapılan kaçak yapılar için feryat edenler, dere yataklarına beton yol yaparak, geri dönülmez bir katliama neden olmaktadır.
Su engel tanımaz. Gelecekte yağacak şiddetli yağışlar betonlaşmanın etkisiyle, mevcut dere yataklarına hacimlerinin çok üstünde su taşıyacak ve dökülen betonları yerinde sökecektir. Sökülen betonlar, yapay bentler oluşturarak suyun akış yönünü değiştirecek ve belki de konudan habersiz birçok insanın can ve mal güvenliğini tehlikeye sokacaktır.
Öncelikle, Muğla Valiliği konu hakkında soruşturma açmalıdır. Bodrum Belediye Başkanı halka özeleştiride bulunarak, durumun nedenlerini topluma anlatmalıdır. CHP İlçe Başkanı kendi sırça köşkünde başkanlığa devam etsin, ona söylenecek bir söz yok.
Kamu zararına neden olanlardan bu bedeller tahsil edilmelidir. Yok öyle “yerli boylu selvi boylu.” MUSKİ, gözlerini kapayıp vazifesini yapıyor sanırım.