Dün akşam aylar sonra Bodrum’a indim. Gördüklerim beni gerçekten çok üzdü. El birliği ile ne hale getirdik Bodrum’u.
Cumhuriyet caddesi tahtakaleye dönmüş. Marka satan dükkanlar , güzel barlar, kaliteli yeme içme yerleri bir bir kapanmış.
Yerini taklit çantacılara ve ayakkabıcılara, Çin işi hediyelik eşya satan dükkanlara , ortalığa kokusu basan dönercilere , dondurmacılara, müziği sonuna kadar açmanın marifet olduğunu sanan barlara bırakmış.
Tek tük 3. Sınıf yabancı turistler , parası olan ama görgüsü olmayan yerli turistler , Araplar ve birde burası Bodrum hey hey vur patlasın çal oynasıncilar geziyordu ortalıkta.
Sadece Neyzen Tevfik caddesinde bazı mekanlar kabul edilebilir kalitede idi.
Helva , Küba ve benzeri eski barlar yerini kapıda izbandut gibi bekleyen korumaların olduğu felaket barlara bırakmış.
Ortalık çok kirli , çöp doluydu. Birkaç yıl evvel marinaya gidiş yolunda yapılmış olan kaldırım taşları ( herhalde o kadar kalitesizdi ki ) kapkaraydı. Deniz kenarından yürüyelim dedik ama teknelerden denizi görmek ne mümkün.
Kalan güzelliklerden biri hala nasıl zarar verilmediğine inanamadığım Mehmet Kocadon ‘un desteği ve Bodrum ‘da yaşayan insanların katkıları ile Neslihan Zabci Erdal ‘in yaptığı ağaç saksılarının kaplandığı şahane mozaik eserlerdi. Gerçi o saksılara çöp tenekesi muamelesi yapan insanlar da var ama neyse ki tahribat yok.
Bu arada Veli Bar’ında hakkını yememek lazım. Hala ve hala bu çirkinliğin içinde yerini koruyor ve inci gibi parlıyordu ve tabi ki Sünger pizza. 30 yıllık çalışanları ile aynı kaliteyi ve zarafeti koruyordu.
Ve her zaman önünden geçerken kapandığına üzüldüğüm Pala bakkal için de iki kişilik direnen Bekir amca yani Çilek Bakkal.
Hiç olmazsa onlar var içimizi açan.
Sizlere güzellikleri yazmak isterdim ama ne yazık ki yazamıyorum.
Umarım bir dahaki Bodrum’a inişimde ( kaç ay sonra olur bilmem , belki seneye yaz ) daha bozulmuş görmem..
Sevgilerimle
Mimar