T24 Yazarı / Serdar Gündoğ
Yazıya konu olan yukarıdaki fotoğrafa bakınca insan ‘ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki’ deyip yükselmek istiyor ama ne fayda; o yıldızların altındaki güzelim çam ormanı, birkaç köylü ve aktivistle ve sayısız kayıplarıyla bir başına artık!
Hiç alışamadığımız, alışamayacağımız Eylül’ün 12’sinde, sabahın erken saatleri… Telefonumda meşhur iletişim uygulaması WhatsApp acı acı ötmeye başladı…
Bakamadım önce, telaşım vardı biraz ama ötüş periyodu, birbiri ardına telefonuma fotoğrafların düşmekte olduğunu anlatmaya yetmişti.
Sonra anladımki, görsellerle beraber bir yardım çığlığı, bir SOS durumu var yine!
Gönderene baktım, Akbelen direnişinin sembol isimlerinden avukat İsmail Hakkı Atal:
09.43, Sevgili basın emekçileri, bugün Akbelen nöbet alanına giren Jandarma içeriye girişi engelledi ve kamp alanındaki eşyaları yükleyip götürerek boşaltıyorlar.
09.43, Alanda jammer var.
09. 45, Ben Adana’dayım ve dün alanda köylülerle birlikte sadece Bursa Su Kolektifinden Ahmet Tatar kalmıştı.
09.47, Alanda direnişçilerin azalmasını ve 12 Eylül sabahını fırsat bilen LİMAK Akbelen’e yine baskın yaptırdı.
09.48, Yeni bir direniş çadırı kurulur, orada yerimizi alırız! Bitmedi bu kavga, bitmeyecek, yeryüzünden termik-nükleer-maden sermayesi silininceye dek…
09.50, Dün alanda tek başına kalan Ahmet Tatar ağabey gözaltında…
10.19, Kitapları, mutfak malzemelerini, çadırları da gözaltına aldılar!
10.19, Her taraf kuşatma altında, şöyle her yerden gelseler yeter diyen bir güçle kalan ağaçları bari korusak, bunlar hep hayal, herkes işinde gücünde, konforundan vazgeçip kalkıp gelseler bu (kalan ağaçlar) ağaçlar yaşayacak!
10.19, Kamu gücünü, kamu yararı orman eko sistemini savunan köylüler ve yaşam savunucularının karşısına dikenler her durumda suç işliyor.
10 22, Alttaki foto gönderisi…
10. 22, Akbelen’de “Köylü milletin Efendisidir, M. Kemal Atatúrk” pankartımızın söküldüğü yere İkizköylüler bakarken…
(Jandarma noktasının hemen üstünde bu yazı asılıydı.)
10. 25, Akbelen maden ocağı olursa Bodrum, Güllük ve Milas’ın yeraltı su kaynaklarının değişerek Bodrum’un susuz kalacağına ilişkin bilimsel delillere adeta inat edercesine alanın su tankerinin boşa akıtılarak götürülmesi ibretlik…
İsmail Bey’in basınla paylaşımları hâlâ aralıksız sürüyor…
Jandarmanın girdiği ve resmen ortadan kaldırdığı Akbelen Ormanı nöbet alanı aslında özel mülk.
Arazi sahibinden izin aldık demeleri ise bir hileden ibaret oysaki ve bu kanun tanımazlık bir devlet alışkanlığına dönüştü! Bu nasıl olur?
Tüm istedikleri tutunacak tek bir dalı kalmasın köylünün… İstençlerini bu nedenle kırmak, mücadele güçlerini zayıflatmak ve umutları yok etmek istiyorlar.
Başlı başına bir doğa ve çevre cinayet romanı olan Akbelen’de köylülerin ve duyarlı yurttaşların dinmeyen feryadı yükseldikçe, Meclis’i bile mesken tutmuş İkizköylüler, artık kimden medet ummalı diyorum kendi kendime.
Mesela şimdi, Akbelen’deki haksızlığa, hukuksuzluğa kim, nasıl çare olmalı ya da olacak?
Mesela şimdi, Cennet Koyu, Tuzla Sulak Alanı, Sazköy, Deştin ve yurdun dört bir yanındaki kanun tanımaz yozlaşma, yağma ve talanı nasıl durduracağız?
Derken İsmail Bey’den iki mesaj daha aldım:
– Sevgili basın emekçileri, asker Akbelen’de 10 köylü, 5 aktiviste karşı 500 komandoyla nöbet tutuyor!
– Yeni Türkiye Yüzyılı…
Ne diyelim, hayırlı nöbetler komutanım!
Eyvallah.