ref: refs/heads/v3.0
DOLAR
28,8923
EURO
31,8179
ALTIN
1.893,18
BIST
8.093,54
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Muğla
Hafif Yağmurlu
12°C
Muğla
12°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Gök Gürültülü
14°C
Perşembe Gök Gürültülü
14°C
Cuma Çok Bulutlu
15°C
Cumartesi Çok Bulutlu
14°C

Av. Damla Alp

av.damlaalp@gmail.com 1988, Ordu/Fatsa doğumlu Avukat Damla ALP, İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 2012 yılında burslu olarak mezun olmuştur. Mezuniyetinden 2018 yılının Mayıs ayına kadar İstanbul Barosuna kayıtlı olarak kadrosunda üst düzey hukukçuların yer aldığı hukuk bürolarında Aile Hukuku, İş Hukuku, İcra Hukuku , Ceza Hukuku, Taşınmaz, Gayrimenkul ve İnşaat ve İmar Hukuku olmak üzere birçok alanda hizmet ve danışmanlıklar vererek bu alanlarda kendini geliştirmiştir. 2018 yılında Bodrum’da yaşamaya başlamış ve Muğla Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık faaliyetine devam etmektedir.

Kamu Yararı İle Bireysel Menfaat Kavramları Üzerine

Aktur tatil sitesi

Kamu Yararı İle Bireysel Menfaat Kavramları Üzerine

Kamu Yararı İle Bireysel Menfaat Kavramları Üzerine

Anayasal hak olarak mülkiyet hakkının kullanımı esnasında, bu kuralların bireyler tarafından kısmen ya da tamamen çiğnenerek, imar ve yapı işlerini düzenleyen kanun ve kanunlara aykırı şekilde, farklı amaçlarla birçok inşani faaliyet gerçekleştirilmektedir. Bu faaliyetlerin gerçekleştirilme sırasında, özellikle insanoğlunun mantığı ile egosu arasında çatışma yaşamasının kaçınılmaz olduğu durumlarda, toplumsal yarar kavramı çiğnenerek, idare hukuku alanında da tanımlama ve tahlil etme sorunu ortaya çıkmaktadır. Yine insanoğlunun, kişisel menfaatlerinin toplumsal bilincin dışına çıkarak yorumlaması ve kendi yorumuna göre davranması sonucunda; kamu yararını ve kanunun emredici hükümleri arasında analitik olarak muhakeme yapamaması ve kamu yararından evvel bireysel çıkarlarını gözeterek davranması neticesinde; bir kısmı doğmuş ve ileride doğabilecek çevre katliamlarının temellerinin atılmasına sebebiyet vermektedir. Ancak ve ancak yaşadığımız doğaya ve tüm insanlığın yaşam alanlarına bir bütün olarak baktığımızda; bu eylem ve düşüncelerin temelinde yatan hususların, aslında ne kadar önemli olduğunu bilmek ve bu hususların çatışmasına izin vermeden yol almak tüm insanlığın yararına olacak ve gelecek nesiller için de devam niteliğinde sayılacaktır.

Bahsi geçen bu temel hususlardan kısaca bahsettiğimizde, kamu yararı ve bireysel yarar ayrımının imar hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıkların mihenk taşı olduğunu görmüş olacağız. Evvelinde bireysel yararın;  kişilerin kendine özgü değerlerine göre yaşamını idame ettirdikleri süreçte ve bu süreçte öncelik verdikleri ferdi menfaatler anlamına geldiğini kısaca belirtmek gerekir.

Kamu yararı ise; Avrupa ülkelerinde “ortak iyilik” kavramı olarak, ülkemizde ise; “kişinin ve toplumun huzur ve refahını sağlamak” şeklinde yer bulmuştur. Kamu yararı kavramı,  yargıda ve akademik hayatta kamu menfaati olarak sıkılıkla ifade edilen bir kavram olarak; birey ve topluluk menfaatleri yarışmasında tercih edilen üst yarar olarak karşımıza çıkar.  

Kamu yararının uygulanmasının tartışıldığı durumlarda yani, toplum ve devlet lehine bireysel veya topluluk yararından vazgeçme tercihi olarak karşımıza çıktığı alanlarda; ağır basacak olan yani üstün olan menfaati, “koruma amacı “güdülerek, idari yönetim ve yargısal denetimler sırasında tercih edilen üstün menfaat kavramı olarak kendine uygulama alanı bulduğu düşünülmektedir.

Bu menfaatlerin çatıştığı yerlerde, yargısal denetim mekanizmaları objektif bir yaklaşımla uyuşmazlıkları çözmeli ve yine gelecek nesillere emsal olacak şekilde somut gerekçelerle olayları aydınlatmalı ve yine kamu yararı gözetilmeye çalışılırken fonksiyonel olarak bireyin kanuni haklarının kullanmasında hukuk devleti ilkelerini de dikkate alarak gerçekleştirilmelidir. Bu husus beraberinde karşımıza idari istikrar ilkesini çıkarmaktadır. İdare hukukunu ilgilendiren uyuşmazlıkların çözümünde önemli bir yeri olan idari istikrar ilkesi, başka bir değerlendirme konusu olarak başka bir yazıda ayrıntılı bir inceleme konusu olarak izah edilmesinde fayda vardır.

Kamu yararının aslen objektif bir tanımı olmadığı için; devlet organlarının takdir yetkisi kavramını da beraberinde getiren bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Yani kamu yararı, kamu hizmeti ile somutlaşabilen bir kavram haline gelmiştir.

Kamu hizmeti; idare hukukunun en temel konularından birisi olup, Doktrinde bu kavram üzerine yapılmış birçok tanım bulunmaktadır. Ancak en genel anlamıyla Anayasa Mahkemesinin bir kararında kamu hizmeti;  Devlet ya da diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da bunların gözetim ve denetim altında, genel ve ortak gereksinimleri karşılamak, kamu yararı ya da çıkarını sağlamak için yapılan ve topluma sunulmuş bulunan sürekli ve düzenli etkinliklerdir.” şeklinde tanımlanmıştır. Görüleceği üzere, kamu hizmetinde esas olan ilkeler;  süreklilik, eşitlik, tarafsızlık olarak belirtilebilir. Bunun yanında toplumun genel ve ortak ihtiyaçlarının tatmini olarak da desteği ile her zaman dengede tutularak gözetilmesi gerektiğidir. Gelişen ve her an değişen çağın gereksinimleri, idarenin hizmetlerinde kamu yararının nerede ve ne şekilde gerçekleştirildiği de devamlı ve sürekli olarak sorgulama ve uygulamada denetlenmek zorunda kalınmaktadır.

Yargısal denetimde bu uyuşmazlıkların mercii olarak Danıştay; bütün idari işlemlerin ortak ve mutlak amacının kamu yararı olması, dolayısıyla yargısal denetim üst derece yetkili mahkeme mercii olarak inşa ettiği içtihat ve verdiği kararlarda kamu yararı kavramını temel belirleyici kıstas olarak tutmaktadır. Kamu yararı kavramını, Anayasada düzenlenmiş bulunan mülkiyet hakkı, imar hukukundan kaynaklanan tüm haklar, idare mallarının tasarrufu ve bu tasarruf ilişkisinden doğan iş ve işlemlerde, idarenin takdir yetkisi gibi birçok alanda adı geçen ve sıklıkla kullanılan genel ve çok geniş bir kavram olarak karşımıza çıkar.

Kamu yararı kavramının geniş olmasından kasıt ise; kamu yararının somut bir tanımı olmaması ve sürekli olarak gelişen ve değişen çağın koşulları ile değerlendirildiğinde esasen oldukça dinamik bir kavram olmasıdır.

Özellikle İmar plânlarının uygulanması sırasında, gerçekleştirilmek istenilen kamusal yarar karşısında, mülkiyet hakkının sınırlandırılması söz konusu olmakta ve demokratik toplum düzeninde uygulama sırasındaki bu uyuşmazlıkta,  belirsizliğin kişisel yarar ile kamu yararı arasındaki dengenin hem bireyler bakımından Anayasal haklar sağlıklı kullanılması hem de kamu yararının dengede tutularak hakkaniyete uygun şekilde gerçekleştirilmesi temel amaç olmalıdır.

Bireysel menfaat ile kamu yararı dengesine ilişkin olarak Danıştay’ın emsal kararlarından birinde  “gerekçede karşı oy” kısmında; 

19.03.1954 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 6366 sayılı Kanun ile Türkiye tarafından da kabul edilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek Protokolünün “Mülkiyetin Korunması” başlıklı 1 inci maddesinde; “Her gerçek ve tüzel kişinin mal mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.”, “AİHM, … sonuç olarak, mülkiyetin korunması ve kamu yararı gereklilikleri arasında kurulması gereken adil dengeyi başvuranlar aleyhine bozduğuna kanaat getirmektedir.”  şeklindeki hukuki değerlendirme ve incelemede kamu yararını uluslararası sözleşmeler ile de korunan yüksek bir değer haline getirildiğinin kanıtı niteliğindedir. (Danıştay 4. Dairesine ait 21.5.2013 tarihli ve E.2011/15285, K.2013/3842 )

Netice itibari ile, kamu yararı Anayasal hukuk düzenini korumak amacı ile gözetilen en üst kavramdır ve farklı hiyerarşideki karar vericilerin ve bu konuda yetkiyi elinde bulunduran mercilerin, bahsetmiş olduğumuz tüm bu hususlarla birlikte toplum bilinciyle hakkaniyetli bir şekilde hareket etmesi ile, ancak o zaman kamu yararı gerçek anlamda gerçekleştirilmiş olacaktır. Bununla birlikte son olarak belirtmek gerekir ki; bireysel menfaatler kanunun üstünde değildir ve dolayısıyla bu topluma mensup bireyler olarak, kamu düzeni ve Anayasal haklarımız çerçevesinde,  bize tanınan kanuni haklarımızı kötüye kullanma amacı gütmeden, dengeli ve hakkaniyetli bir biçimde hareket etmemiz önceliğimiz olmalıdır ki, kaybedildiğinde asla geri getirilmeyecek doğal yapının korunması gelecek nesiller içinde mümkün olabilsin…                                                                         

Aktur tatil sitesi