Şunu biliyoruz: Virüs ağız, burun ve göz yoluyla alındıktan birkaç gün sonra, kişinin yapısına ve bağışıklık durumuna göre şiddetli ateş, boğaz ağrısı, kuru öksürük ve nefes darlığına yol açıyor.
Bir yandan evden kısıtlı yaşantımızı sürdürürken diğer yandan bu bulguların bizde ve etrafımızdaki insanlarda var olup olmadığını test ederken buluyoruz kendimizi.
Etrafımızdan, en sevdiklerimizden hatta kapı komşumuzdan bu kadar izole olmaya alışkın değiliz. Haliyle kaygılanıyoruz.
Bu endişe ve kafa karışıklığı ile hareket ederken sakin kalmayı başaramazsak panik atağın kapımızı çalması hiç de uzak bir olasılık değil.
Aynı evin içinde yaşamanın evli çiftleri boşanmaya kadar götürdüğü bu zorunlu ve gönüllü ev hapsini daha çekilebilir ya da sürdürülebilir hale getirmek elimizde.
Kitap okumak her zaman en iyi arkadaştır. Bize yoldaşlık eder, soru sormamıza ve çözüm bulmamıza katkı sağlar. Kitap okumak bazen bilgilendirici, bazense eğlenceli olabilir.
Ne kadar zamandır aklınızda olan, merak ettiğiniz ama bir türlü izlemek olanağı bulamadığınız filmler için de bu süreç iyi bir zamanlama sanki.
Çalışma hayatında olan beyler ve hanımlar için pasta, kek ve ekmek yapmak “emeklilik hayali” gibi uzak olabilir. Bu zahmetli yiyecekleri yapmak için odaklanılacak yeterli zamana ihtiyaç duyulabilir. İşte yapmak isteyenler için güzel bir alan.
Korona günlerinde yalnız olanlar da evde birkaç kişi bir arada bulunanlar da ister karşılıklı konuşarak, istelerse görüntülü arama yaparak kendilerine sohbet zamanları oluşturabilirler. Hayatın akışında birbirlerine anlatılmamış geçmiş zaman hikayeleri ve aile büyüklerinin anılarını aktarmak için bugünler bir vesile olabilir.
Evde hareketsiz kalanlar için ısınma hareketlerinden oluşan, küçük egzersizler hayata renk katacaktır.
Koronavurüsün psikolojimizi etkilemesine izin vermeyerek, beynimizi ve kalbimizi rahatlatarak bu günleri geçirmenin kendimizin ve çevremizin sağlığı için gerekli olduğunu hiç alımızdan çıkartmayalım.