Toprağa düştüğünün haberini aldık, sıcak evlerimizde, televizyon karşısında çaylarımızı, kahvelerimizi içerken. Kimimiz horul horul uyuyordu, uyandığımızda aldık haberini. Senin toprağa düştüğünün.
Bu vatan kimin…
“Bu vatan toprağın kara bağrında Sıradağlar gibi duranlarındır, Bir tarih boyunca onun uğrunda Kendini tarihe verenlerindir.”
Sen toprağa düştüğünde içimiz yandı, sosyal medya paylaşımlarımız ile içimizi rahatlatıp bir birimizi suçladık, ruhumuzu rahatlattık, sana bir faydası oldu mu?
“Her yere bayrak asalım.” diye kendi kendimizi örgütlemeye çalıştık, kim daha büyük bayrak asarsa acısı daha hızlı inerdi belki.
Sen toprağa düştüğünde…
Haberler geçtik “Türkiye Mehmetçik için tek yürek oldu” konvoylar yaptık, her yerde sela okunmadı belki ama, her yerde büyük laflarla açıklamalar yaptık.
Dualar okuttuk, lokmalar döktürdük, camilerde naaşının karşısında boy boy dizildik, cep telefonlarımızla senin gidişini belgeledik.
“İleri atılıp sellercesine Göğsünden vurulup tam ercesine, Bir gül bahçesine girercesine Şu kara toprağa girenlerindir.”
Şair Orhan Şaik Gökyay sormuş ve yanıtlamış, bu vatan kimin diye…
Bu vatan senin evlat…
Sen toprağa düştüğünde biz…
İçi boş kahramanlık söylemlerimizle baş başaydık. Ateş düştüğü yeri yaktı ve biz bu ateşte ısındık. Hakkını helal eder misin bilmem, lakin bizden sana helallik yok, çünkü borçlu olan biziz.
Şehit tepeleri daha çok dolar mı dolmaz mı tartışa dursun büyüklerimiz, ardından gülerek…
Ancak…
Sen toprağa düştüğünde biz…
Çok uzağa gitmeden anlatayım, başka yerleri bilmem Bodrum’dan söz edeyim. Senin üzerine bombalar yağarken,
Bodrum için seçtiklerimiz kendi yollarında at koşturmaya devam ediyorlardı, haklarında soruşturma yürüten görevlinin evladını, kendisine sekreter olarak atayıp soruşturmaya” gerek yoktur” diye verilen kararın, diyetini ödüyordu.
Sen torağa düştüğünde…
Amerikan Hastanesine, kıyak imar plan değişikliği üzerinde çalışılıyordu…
Sit alanı ve turizm alanı olan yerde, kişiye özel son sürat yapı ve kat irtifakı izinleri veriliyordu.
“İmara aykırı” diye parasızların evi yıkılırken, rant için yapılmış okullara,hastanelere,otellere, iş yerlerine göz yumuluyordu.
Meclis üyeliği yapan kişiye ait tarla, sadece ona özel “Eko Turizme” açılıyordu.
Katı Atık, Atık Su diyerek yanlış hesaplar yapıp, halkın cebine göz dikmişlerdi.
Ve en önemlisi yiğidim ,Toplum menfaati yerine bireysel çıkarlar peşine düşmüş yerel yöneticilerimiz, sen toprağa düştüğünde Ruslara Bodrum’u pazarlıyorlardı.
“Turizm” adı altında gezip tozmalarından bahsetmiyorum dahi. Hele ki düzenledikleri toplantıların bedellerini kimin ödediğinden, hiç bahsetmiyorum.
Sen toprağa düştüğünde YİĞİDİM
Sen yaralanıp “İyileşince tekrar cepheye gideceğim.” dediğinde…YİĞİDİM
Bizim buralarda işimiz, işti…
Usta Şair nede güzel özetlemiş…
“Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan, vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın, fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla : Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Nazım Hikmet
Toprağa düştüğünde sen…
Bir şehit yakını görürsem boynum bükük olacak hep, sen cephede canını yok sayarken, biz burada seni yok saydık. Ey vatan, göz yaşların dinsin yetiştik çünkü biz derken, gözyaşı pınarları kurudu anaların, ağlarken.