tv100 ekranında her pazar yayınlanan Pınar Işık Ardor’un sunduğu Pazar Siyaseti’ne bu hafta Ahmet Aras konuk oldu. Bodrum’da depreme yönelik çalışmalarını anlatan Aras, “İki kat kuralı Bodrum’un kurtuluşu oldu. Şu ana kadar 6 bin binayı mühürledim” dedi.
tv100 ekranında her pazar yayınlanan Pınar Işık Ardor’un sunduğu “Pazar Siyaseti” n de bu haftanın konuğu Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras oldu.
Aras, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Bodrum’da yaptıkları çalışmaları ve gelen yaz mevsimini karşılayabilecek yeterli su kaynağının bulunup bulunmadığı, fahiş fiyat sorunu başta olmak üzere gündeme ilişkin birçok soruyu yanıtladı.
Bodrum’un deprem riski altında bir bölge olduğunu vurgulayan Aras, “Bodrum’da aslında deprem bölgesi ve tarihinde ciddi depremler yaşamış. Sonrasında ise belli bir mimari kalıp oluşmuş artık bir kültür oluşmuş orada 2 kat ve daha çok sağlam zeminlerde yapılan binalar. Bu Bodrum’un kurtuluşu oldu. 1999’dan sonra yapılan tüm yapılan yeni deprem mevzuatına göre inşa edilmiştir. Bunların hepsinin sağlam olduğunu gördük. Ben şu ana kadar 6 bin binayı mühürledim” diye konuştu.
İşte Ahmet Aras’ın açıklamaları…
“Belediyelerimiz bu son dört yılda büyük başarılara imza attılar. Hele hele salgın, sonrasında ekonomik kriz gibi ve şimdi deprem gibi ki yangınları da yaşadık biliyorsunuz, bu dönemde bizim belediyelerimizin çok büyük büyük bir özveriyle çalıştığını, halkımıza dokunduğunu, insanlara birebir yardım ettiğini görünce tabii ki vatandaşlarımızın da bakış açıları değişti. O yüzde yerel yönetimlerin bu seçimlerde çok büyük etkisi olacak. Biz seçimden sonra rozetimizi çıkarıyoruz ve geniş halk kitlelerine ulaşıyoruz. Bize oy verenlere değil, herkese ulaşıyoruz.
Biz CHP’nin kalesiyiz bakış açısına karşıyız. Biz vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına odaklı çalışan sosyal demokrat belediyeleriz. O nedenle rehavete kapılmayız. İstanbul, Ankara’yı AKP’nin kalesi olarak görüyorduk. Ne oldu? Değişebiliyormuş. Üç gün sonra değişmeyeceği garanti değil. İnsanların geleceğe umutla bakmasını sağlamaya çalışmak zorundayız biz.
DEPREM BÖLGESİ İÇİN NE YAPILDI?
Önce yardım toplama ve onları sevk etme planlamamızı yaptık. Sonra Bodrum’da meslek odalarını topladım. Otellerimizin açık olduğunu herkese, hemen ilan ettik. Hem transfer konusunda hem de otellerin açılması, finansmanı konusunda Bodrum Otelciler Derneği çok güzel çalıştı. Sonra ben hemen ikinci gün sabah 6’da uçakla bölgeye intikal ettim. Önce Adana’ya gittik. Gördük ki kısmen etkilenmiş. Asıl büyük etkilenen illerden Hatay’a gittik. Hatay’daki tablo çok üzücüydü. Ama Ankara Büyükşehir Belediyemiz çok hızlı bir şekilde intikal etmişti oraya ve kriz masasını oluşturmuştu. Ben İskenderun ve Arsuz’da çalıştım. Gelen bütün yardımları antrepomuza indirdik. Dağıtımını Bodrum’dan gelen gönüllülerle ve ekibimizle sağladık.
“HAZIRLIKLARIN YETERSİZ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM”
Hazırlıkların yetersiz olduğunu düşünüyorum. Daha önce Kızılay bütün imkanlarıyla çadırlar kurardı, seyyar mutfaklar kurardı, seyyar hastaneler kurardı ve hemen vatandaşımızın, hatta dünyanın yardımına koşardı. Biliyorsunuz Kızılay bizim gurur kaynağımızdı. Kızılay’ın yetkileri AFAD’a geçerken orada bir problem olmuş. AFAD daha işin çok farkında değil. Bir deprem ya da afet yönetiminin farkında olamamış. İnsanların yardımına koşacak organizasyonları yapmak zorundaydınız. Orada sıkıntı var. Kızılay çadır kuramadı ki sonrasında farklı söyler duyduk, AFAD’a organize olamadı. Biz üç tane arama kurtarma ekibimizi Hatay’a hemen sevk ettik. Karşımızda bir muhatap bulamadık. Ben belediye olarak oraya hemen intikal ettik. Orada bizi organize edecek bir üst akıl da yoktu. Hemen bize talimatlar verecekti ve biz yapacaktık.
Hatay’ın Arsuz ilçesi bizim kardeş ilçemiz. Bunu depremden sonra yaptık. Bu deprem olduğunda kim yardıma koşacak planlanması gerektiğini gösterdi. İktidarın belediyeleri ve muhalefetin belediyeleri diye bir ayrım var. Biz bundan müzdaribiz. Biz kimseyi ayırmadan herkese eşit hizmet götürmeye çalışıyoruz. Biz hükümetten kaynak alamıyoruz. Normalde İlller Bankası’nın bütün belediyelere nüfusa göre aktardığı bir pay vardır. Bu yasa gereği zaten herkese eşit olarak gidiyor. Muhalefetin belediye yönetimlerinde hakim olduğu yerlerde kamu yatırımlarının da düşük olduğunu görüyoruz. “Bu ekip zaten bize oy vermez kamu yatırımlarını oraya çok da yağdırmayalım, bize oy verenlere daha çok destek olalım” anlayışıyla bu iş böyle gidiyor. 20 yıldır böyle bu. Belediyeler Birliği meselesi var. Belediyeler Birliği’nin şu an belki de yüzde 70’ine yakın kaynağını CHP’li belediyeler sağlıyor, ama bizim onlardan aldığımız yardım yüzde 15 seviyesinde kalmış. Daha çok kendi belediyelerine aktarıyorlar kaynakları. Bir proje önerdiğimizde ya sürüncemede kalıyor ya da damlalık veriliyor. Bizim en büyük vaadimiz bu ayrımları ortadan kaldırmak. Türkiye birden rahatlayacak. Çünkü bu ayrım ortadan kalkmış olacak.
“BODRUM’DA 1999’DAN SONRAKİ YAPILAR YENİ MEVZUATA GÖRE YAPILDI”
Bodrum’da aslında deprem bölgesi ve tarihinde ciddi depremler yaşamış. Sonrasında ise belli bir mimari kalıp oluşmuş artık bir kültür oluşmuş orada 2 kat ve daha çok sağlam zeminlerde yapılan binalar. Bu Bodrum’un kurtuluşu oldu. 1999’dan sonra yapılan tüm yapılan yeni deprem mevzuatına göre inşa edilmiştir. Bunların hepsinin sağlam olduğunu gördük. Bodrum’da 1999’dan sonra yapılan tüm binalarda depremde yıkım riski çok az. Diğerleri de ikinci derece.
“ŞU ANA KADAR 6 BİN BİNAYI MÜHÜRLEDİM”
Artık imar barışı bitmeli, gelememeli. İmar barışı tahribatın artmasına sebep oldu. İnsanlar kaçak kat çıkıyor. En son biz de geçen hafta bir bina mühürledik. İki katlı bir binaydı. İkinci katında oturan düz terasa üçüncü bir kat çıkmış. Hemen mühürledik. Ki binanın hepsi de size ait değil. Bodrum büyük bir deprem riski altındadır. Biz 2003’te başladık çalışmaya. Her yerde çok büyük yıkımlar yaptık. Deprem olmasaydı yine imar barışı çıkacaktı. Böyle bir talep de beklenti de vardı. Ben şu ana kadar 6 bin binayı mühürledim. İnsanların hukuka uymadığını görüyorum. Nasıl olsa af çıkar diye bakıyorlar. Doktorlara şiddeti de öyle görüyorum. İnsanlar nasıl olsa bir af çıkara alıştılar. Kurallara uyan mağdur oluyor, kaçak yapı yapan zenginleşiyor.
“SU KAYNAKLARIMIZ GİTTİKÇE AZALIYOR”
Bodrum son dönemde büyük bir göç aldı. Zaten mevcut su kaynaklarımız gittikçe azalıyor ihtiyaç da bir yandan artıyor. Milas’tan ve Mumculardan iki bölgeden su geliyor bize. Şu an Bodrum’un yılda su ihtiyacı 30 milyon metreküp. Bizim sağlayabildiğimiz 17 bin metreküp. Bazı otel ve işletmeler deniz arıtma sistemini kullanıyor ama bunun maliyeti çok yüksek. Vatandaşlarımız bunu karşılayamaz. Biz belediyeler olarak vatandaşa bu suyu ulaştırmak zorundayız.
“TRAFİK SORUNU KISA VADEDE ÇÖZÜLEMEZ”
Kısa vadede çözülecek bir sorun değil. Çünkü Bodrum’un coğrafi yapısı, yol potansiyeli, ara sokaklar ve dar yollar. Ve coğrafi koşulundan dolayı yeni yollar yapmaya müsait bir yer değil.
Bazı işletmeler kendisine, hizmetine göre farklı fiyatları oluyor. Bill Gates’in gittiği yerle, bizim vatandaşlarımızın gittiği yerdeki fiyatlama bir olmaz.
Bir toplantıda konuşuldu, çok hoşuma gitti, tekrar söylemek isterim. Sayın Genel Başkanımız seçildiği anda iki şey söyleyecek. Diyecek ki, “Değerli basın mensupları, gazetecilerimiz, televizyoncularımız, köşe yazarlarımız, hepiniz yazdığınızdan, çizdiğinizden, konuştuğunuzdan dolayı kesinlikle yargılanmayacaksınız.” Basın özgürdür diyecek ve Türkiye birden bire normalleşecek.
İkincisi de “Ey yargıçlar, ey mahkemeler, hepiniz vicdanınıza ve hukuka göre aldığınız kararlardan dolayı özgürsünüz. Hiçbir şekilde kimse size sirayet etmeyecek, müdahale etmeyecek, baskı yapmayacak, özgürsünüz” diyecek. Yargıyı ve basını özgür bırakırsak Türkiye özgürleşir.