TMMOB’un (Mimarlar Odası Bodrum Şubesi) 2018’de(Temmuz) açmış olduğu davaya, Danıştay 6.Dairesi 12.10.2021 tarihli kararıyla Valiliğin ÇED Raporu Gerekli Değildir kararını iptal etti. Hukukçu Mehmet Çilsal “İdare’nin mahkeme kararını yerine getiremediği bir ülkede hukuk devletinden söz edemeyiz. Siyasiler (yasa koyucu), yargı kararlarının icrası hakkında İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda bazı değişiklikler yapmazsa, ülke genelinde kangrene dönüşen bu hukuk garabeti düzelmez” dedi. Çilsal hukuki gelişmeyi ve talanı anlattı.
Muğla’nın Bodrum ilçesinde birinci derece doğal ve arkeolojik sit alanı olan dünyaca ünlü Aspat Kalesi ve Kilisesi’nin bulunduğu bölgede ÇED raporu almadan doğal yapıyı bozarak, kanal, marina ve milyon dolarlık villalar yapıp satan şirkete danıştay dur dedi. Çevrecilerin birçok kez eylem yaptığı ve şirketin doğa ve tarih talanının yanında sahili kamuoyuna kapatması nedeniyle sert tepkiler gösterdiği eylemlerin ardından gelen kararın sevindirici olduğu belirtildi. Davanın hukukçusu Mehmet Çilsal, “Çok geç gelen adalet, ne yazık ki tarih ve tabiat katliamını eski hale getirmiyor. Karya’nın antik Termerası, Bizans’ın Strobilosu, Osmanlı’nın Sıravolos’u olan günümüzün Aspatı’na çok yazık olmuştur. Davayı kazandık diye sevinemiyoruz bile.” dedi.
Anthaven projesine ilişkin İdare’nin vermiş olduğu 1’nci “Çed Gerekli Değildir” Kararı’nın iptali için TMMOB’un (Mimarlar Odası Bodrum Şubesi) 2018’de(Temmuz) açmış olduğu davaya, Danıştay 6.Dairesi 12.10.2021 tarihli kararıyla son noktayı koydu.
VALİLİK ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR KARARI VERMİŞTİ, DANIŞTAY SON NOKTAYI KOYDU
Muğla Valiliği’nin, Aspat Tatil Köyü ve Turistik Tesisleri A.Ş.tarafından Muğla İli, Bodrum İlçesi, Akyarlar Mahallesi, Tuzla-Aspat Mevkiinde 404 Ada, 1 Parsel (3.479,38 m2) ve 407 Ada, 6 Parselde (53.330,20 m2) toplam 56.809,58 m2’lik arazi üzerinde planlanan “Turizm Konaklama Tesisi Kapasite Artışı ve Revizyonu” projesi hakkında vermiş olduğu 25.07.2018 tarihli“Çevre Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” Kararı hakkında TMMOB’un (Mimarlar Odası Bodrum Şubesi) açmış olduğu iptal davası, Danıştay 6’ncı Daire’nin, 12.10.2021 tarih ve E2021/6771, K2020/11263 sayılı kararıyla, 3 sene sonra nihayet davacı lehine sonuçlandı.
Konuyla ilgili açıklama yapan Bodrum ve Muğla bölgesinde çevrecilerin gönüllü danışmanlığını ve avukatlığını yapan Hukukçu Mehmet Çilsal yaptığı açıklamada “Davaya bakan Muğla 2.İdare Mahkemesi, davacı tarafın (TMMOB) itirazını haklı bulup 24.12.2020 tarih, E2020/1034, K2020/1394 sayılı kararıyla ÇED’i iptal etmiş davalı taraf Muğla 2.İdare Mahkemesi’nin bu kararının bozulması için temyiz yargı yoluna başvurmuş, ancak dosyayı inceleyen Danıştay 6’ncı Dairesi, Muğla 2.İdare Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararı usul ve hukuka uygun bularak davacı tarafın temyiz talebini reddetmiştir. Davalı taraf daha önce Muğla 2.İdare Mahkemesi kararının yürütmesinin durdurulması için de temyize başvurmuş, ancak Danıştay 6’ncı Dairesi davalının bu yürütmeyi durdurma talebini reddetmişti” dedi.
KURUMLAR YASAYA UYARAK GEREKENİ ACİLEN YAPMALI
Çilsal “karar düzeltme yolu” kapalı olan bu kararın , kesinleşmiş nihai bir karar olduğunu ve Bodrum Belediyesi ve Çevre Şehircilik Bakanlığı Muğla İl Müdürlüğü’nün gerekeni yapmak zorunda olduğunu söyleyerek “ İdare’nin, kesinleşmiş mahkeme kararlarını uygulamaması suçtur. Mahkeme kararlarını uygulamayan sorumlu ve yetkili idareciler aleyhine ayrıca ceza davası açılabilir” dedi.
HUKUK GAREBETİNİN BİR ÖRNEĞİDİR
Çilsal açıklamasının devamında ise yaşanan bu durumun ülkemizdeki hukuk garabetinin tipik bir örneği olduğunu belirterek “Çünkü hukuka uygun olmayan bir proje idari bir karara dayanarak gerçekleştirilmiş, ruhsatlar verilmiş, kat irtifakları tesis edilmiş, satışlar gerçekleştirilmiş, tapular verilmiş ve hatta yaklaşık bir senedir proje sahasında varlıklı bir topluluk hayatı başlamıştır. Herbiri yaklaşık 2 milyon Euro’luk yazlık konutlardan müteşekkil bir mahalle-site oluşmuştur. Hal böyleyken, Danıştay’ın kesinleşmiş kararı hiçbir işe yaramamaktadır. Mevzuatın sahanın eski, ilk haline getirilmesi gerektiği yönünde olmasına rağmen fiiliyatta bu uygulanmamaktadır. Dolayısıyla İdare’nin mahkeme kararını yerine getiremediği bir ülkede hukuk devletinden söz edemeyiz. Siyasiler (yasa koyucu), yargı kararlarının icrası hakkında İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda bazı değişiklikler yapmazsa, ülke genelinde kangrene dönüşen bu hukuk garabeti düzelmez. Aksi halde görgüsüz, hukuk tanımaz sermayedarlar ve emir kulu bürokratlar yüzünden yakın bir gelecekte cennet ülkemizin güzelim kıyı ve deniz alanları, doğal ve arkeolojik sit alanları, ormanlar ve diğer korunan alanları acımasız biçimde betona gömülecektir” diye konuştu.