Hukuk, insanların birlikte yaşamasını ve sosyal düzeni sağlamayı amaçlar. Aynı zamanda toplumsal barışı ve düzeni temin etmeyi hedefler.
Haftalardır Bodrum’da duyarlı insanlar, kıyıların anayasal hak olarak halka ait olduğu konusunda farkındalık yaratmak için “Kıyılar Halkındır” sloganıyla eylemler düzenliyor.
Lakin bu işte bir problem var.
Toplumsal barış ve toplumsal eşitliği sağlamak, kısaca kamu düzeninin oluşmasında aslen görevi olanlar ne yazık ki ortada yok.
Kamu düzenini kimler sağlar; Valiler, kaymakamlar, Belediyeler ve bunlara bağlı kuruluşlar. Kıyı kullanımlarıyla ilgili yasalar uygulanmış olsa, duyarlı insanlarımızın kıyı işgallerinin sonlandırılması için eylem yapmalarına gerek kalmayacak.
Yapılan eylemlerde güvenlik önlemi almanın ötesinde bir şey yapmayan kamu düzeni sağlayıcıları, görevlerini yapmadıkları için kamu düzenini kendileri bozmakta.
Eylem yapılırken bir işletmenin çalışanları, eylemci topluluğa ve basına şiddet uyguluyor. Empati yoksunu, patron tetikçisi bu kişi ya da kişiler aslında kendi haklarının da savunulduğunun farkında değiller.
Yapılan eylemlerle işletme sahipleri ve eylemciler karşı karşıya kalırken, işgalin sonlandırılmasında görevli olan Bodrum Milli Emlak Müdürlüğü, Bodrum Belediye Başkanlığı ve Bodrum Kaymakamlığı ortada yok.
Belediye konuyu hiç üzerine almıyor, birçok yerde iş yeri ruhsatını kendisi verdiği halde. İşyeri ruhsatına aykırılıktan verdiği ruhsatı iptal edebilecekken hiçbir şey yokmuş gibi davranması, halkın aklıyla dalga geçmekten başka bir şey değildir.
Kıyıların işgalinde “ecrimisil” adı altında alınan haksız işgal harcı geçmişe yönelik alındığına göre, kiralama anlamına gelmediği artık toplum tarafından biliniyor.
Ecrimisil uygulandıktan sonra bu işgale son verilmesi gerekirken, işgalin devamına göz yumulmakta. Hukuksal bir işlem yapılmamakta.
Birçok işletmeci kiracı, belki de bu yasalardan bir haber işgali kendilerinde hak görmekteler. Kiraya verenlerin de bu işgalin rantiyecileri oldukları bilinen bir gerçek. Kiraya verdikleri 20 metrekare dükkan, işgal edilen yüzlerce metrekarelik kamu malı.
Bir de, işgal edilen alanı kumla doldurarak kıyının ekolojik dengesini bozmaları işin cabası. Bütün bunlar olurken, lafa gelince toplumun elit kesimi meslek odaları, baro gibi kuruluşlar piyasada yok.
Bu eylemler ihbar kabul edilip, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturulması ve kamu davaları açılması gerekir. Savcı, kamunun avukatıdır, bu nedenle asli işi olan kamu haklarını korumalıdır.
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı “kıyı işgallerine son vereceğiz” dedi, basında birkaç gövde gösterisi, ardı gelmedi. Artık kendisi de bakan değil.
Bu devletin sahipleri halktır, halkın memurları sermayeden değil, halktan yana olmalı ve yasaları uygulamalıdır.
Tüm işletmeler mülkiyet sınırlarına çekilmeli.
Halkın tahsildarları ecrimisili kiraya dönüştürmüş, sözde kamucu davranıyor. Halk bu tesislerden yararlandığında maliyete yansıyan, haksız işgal harcı yine halk tarafından ödeniyor. Kendi mülkünüzde kiracı muamelesi görüyorsunuz. “Haksız İşgal Harcı” nın parasını, yediğimiz içtiğimizle yine biz ödüyoruz. Bu uygulama fiyat artışına neden olmakta.
Toplumsal barışın, toplumsal eşitliğin sağlanması, kamu düzeninin kurulması için görevli olan tüm memurları göreve davet ediyorum. Aksi halde görevi ihmal etmiş olurlar. Başka bir şeyleri aklıma getirmek istemiyorum.
Halkın olanı halka iade ediniz, aksi halde insanlar her gün plajlarda birbirine düşecek.
Vesselam…
