Demokrasi: “Siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcileri elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimi” olarak tanımlanmış. Ne kadar güzel değil mi? Bu tanımın gereklerini yerine getiren, demokrasiyi içselleştiren toplumların durumu da ortada! Biz ise “Mehter Takımı” misali bir ileri iki geri!..
Bu noktadan sonra Ak partiyi konuşmadığımızı belirtip, demokrasi tanımı konusunda aynı değerleri paylaştığımıza inandığımız Cumhuriyet Halk Partisinin Bodrum özelinde demokrasiyi ne kadar ayaklar altına aldığı konusuna değinmek isterim…
Yarışa 24 aday adayı girmişti, hiç birisini diğerinden ayırmayarak, iddialarını ortaya koydular, projeler hazırladılar hem emek hem de para harcayıp kendilerini hem Bodrum halkına hem de CHP genel merkezine anlatmaya çalıştılar, hepsini bu emeklerinden ötürü kutluyorum. Ancak CHP genel merkezi ne yaptı; bu emekleri ve seçim öncesi ortaya koyduğu ilkeleri bir kenara bırakıp, iddiası meclis üyeliği ile sınırlı bir adayı hepsinin önüne alıp tepeden inme olarak Bodrum Belediye Başkanı olarak atadı! Bu adayın liyakatini bir kenara bırakarak demokrasi tanımında geçen “ düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilciler” tabirine dönmek istiyorum…
Demokrasinin kurallarını işletmesi gereken ve gerçek demokrasiyi tesis etme iddiasında olan CHP, Bodrum halkının iradesine saygı göstermeden, üyelerinin bu konudaki görüşlerini dikkate almadan ve aday adayı olan parti emekçilerine de haksızlık ederek bir kişiyi aday göstermiştir. Bu durum şunun ifadesidir; demokrasi gereği iradesini seçmenden alan kişiler yerine iradeyi ve politik gücü genel merkezden ve birtakım siyaset odaklarından alan bir aday, memur (meclis üyeliğine atanan memurları da unutmadan) olarak atanmıştır…
Başka partiler bu yönde inisiyatif kullanabilir ancak, Cumhuriyetin kurucu partisinin başka partilere benzemeye başlayarak, hele hele Bodrum halkının da iradesini gözetmeden bizleri “öğrenilmiş çaresizlik” kıskacına sokması kabul edilebilir bir şey değildir ve bunun sonuçları olacaktır.
Bodrum, son 20 yılda büyüdü, gelişti ve nüfusu da arttı, çok çabuk unutulan yakın siyasi geçmişimizden bir örnek vermek isterim; 2009 yılında Demokrat parti Bodrum seçimini CHP’nin elinden sadece 140 oy ile almıştı. Aday faktörünü bir kenara bırakarak, o gün CHP seçmeni kendisine dayatılanı kabullenmemiş ve iradesini başka yönde kullanmıştı!
Demokrasinin en önemli kuralı; seçmenlerin özgür iradelerini kullanarak seçtiklerin kişiler tarafından yönetilmeleridir, bu şekilde seçilen kişiler “seçilmiş” kişilerdir, diğerleri de atanmış “memur” dur lar. Bakanlıkların ve sermayenin kuşatması altındaki Bodrum’un ve burada yaşayanların hakkını sadece ve sadece iradesini ve gücünü halktan alan, gerçekten “seçilmiş” kişiler koruyabilir…