DOLAR
39,6706
EURO
45,7795
ALTIN
4.297,56
BIST
9.203,37
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Muğla
Parçalı Bulutlu
35°C
Muğla
35°C
Parçalı Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
34°C
Pazar Parçalı Bulutlu
32°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
34°C
Salı Parçalı Bulutlu
34°C

Ah ile Yatan Vah İle Kalkar!

03.03.2025
A+
A-

28 Şubat 2025 Cuma günü Muğla’da yapılan Enerji Çalıştayı sonrasında sosyal medya hesabımdan başlıktaki sözü paylaştım. Önce benim bu iletiyi ne maksatla yazdığımı anlatayım. Sonra nasıl yorumlandı onu da anlatıp yazımı noktalıyım.

Muğla; sonuçsuz kalan çalıştayların ev sahipliğini yapmaya devam ediyor. Profesör Doktor Celal Şengör’ün Bodrum’da işaret ettiği gibi; akademisyenler, yetkililer çağrılır. Konu masaya yatırılır. Çözüm önerileri, demeçler yazılır, çizilir. Ardından herkes kendi işine bakar. Basın görevini yapar ama ödevini yerine getirmez. Çünkü, verilen sözlerin, yapılması gerekenlerin peşine düşmez. Şöyle uçtular böyle kaçtılar fotoları çekilir. Haber kurumsal PR haberidir, hazır kullanılmıştır ve tek kullanımlıktır. Reklam anlaşması olanlar alır koyarlar vitrinlerine…

Lafı uzatmayayım…

Enerji Verimliliği Çalıştayı’nda konuşan Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras burada yaptığı konuşmada:
“Sağlıklı bir kent yaratmak için iklim kaynaklı, afetlere hazırlıklı olmamız gerekiyor. Enerjiyi yaşamın çekirdeği olarak tanımlayabiliriz. Ancak enerjinin nasıl üretildiği ve tüketildiği de çok önemli. Bölgemizde kurulu 3 tane termik santral var. Maalesef bu yapılar kültürel yaşamı, tarımı ekolojiyi tehdit ediyor. Termik santraller zeytinliklere dayandı. Yatağan Termik Santralinin kömür arama izni bizim açtığımız davalarla iptal edildi. Akbelen’deki mücadeleyi herkes gördü. Bunlara meydan vermeden bu transformasyonu yapıp fosil enerji ile üretimi kaldırmamız gerekiyor. Ben hedef olarak en azından 2030’a kadar artık bu termik santralleri gündemimizden çıkaralım istiyorum. Artık Muğla’da daha büyük termik santrallere ihtiyaç yok. Bizim temiz enerjiye tarımı turizme destekleyen projelere ihtiyacımız var. Avrupa’da, Amerika’da terk edilen teknolojileri kullanacak kadar geri kalmış bir ülke değiliz. Burası Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti her zaman ileriyi bilimi hedefler.” ifadelerini kullandı.

Pek tabi ki, çalıştayda konu enerji olunca, enerji işçileri de oradaydı, sendika başkanları da… Canlı canlı dinlediler. Duyduklarından neyi anladılar “Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı, termik santrallere Muğla’da ömür biçmiş. Sebebi neymiş? Karbon ayak izi… Türkiye kendi yerli kaynağını kullanarak elektrik üretmekten Muğla içinde vazgeçmeliymiş! Tüm gayret, çaba, özveri bu yönde olmuş ve olacakmış.

Ama eksikleri var… Ne mesela?

“Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı” sıfatı yeterli mi bu açıklama için? Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yapsa olur. Çevre, Şehircilik ve İklimlendirme Bakanlığı dese anlaşılır. Cumhurbaşkanlığı tabii neden olmasın? Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekası ile ilgili üstelik enerji gibi stratejik öneme haiz bir konuda zaten açıklama devlet üst yönetiminden beklenir.

Peki ne zamandır bir belediye başkanı bu minvalde bir açıklama ile direktif verir, yön belirler hale gelmiştir Türkiye’de? Yani ilk eksik :”Sıfat”

Bahsi geçen santraller Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri’nde üretilen elektriğin güneş panelleri ile karşılanmayacağını çocuklar da biliyor bu coğrafyada, çok anlatıldı. Baz yük santral nedir? Tekrar tekrar dinlemeye para veren çok olsa da benim buna bu köşede yerim yok! İkinci eksik: “Teknik bilgi, donanım”

En büyük eksikse, termik santralleri 5 yıl sonra kapatmaya nasıl ve ne zaman hazırlandınız? sorusunun yanıtsızlığı! Yani açalım bu soruyu havada kalmasın..

Yerine daha temiz elektrik üretimi yapacak tesisleri Muğla Büyükşehir Belediyesi mi inşa edecek? Bu karar CHP’ye aitse ana muhalefet partimize soruyorum: “Termik santraller kapatılsın!” Mottosunu yazarken dağa taşa, aksiyon planınız, önerdiğiniz projeler, daha iyisi için çalıştığınız uzmanlar, uzmanlarla hazırlanan takviminiz nerede? Kusura bakmayın, bu iş A bitsin C başlasın gibi bir iş değil. Bu iş, siyaset malzemesi değil devlet meselesi. “Söylerim geçerim, mevcudu yıkar yoluma devam ederim” gibi ayağı havada kalacak bir durum hele hiç değil! Yıktığının yerine yapamazsan altında kalırsın, öyle bir konu bu! Bununla birlikte, bölgedeki hazır iş gücünü ne yapacaksınız? 5.000 işçi için yeni istihdam sahası ve aileleri ile ikamet edecekleri konutlar da yapılmaya başlandı da bizim mi henüz haberimiz yok! Önce eylemler , şimdi ise Necip Hablemitoğlu’nun zamanında kitabında yer verdiği Alman Vakıf temsilcileri ile ziyaretler.. Haberlere konu ola ola devam ediyor. İzliyoruz ve soruyoruz: Niye sadece köylüler gezmiyor kurumları? Asıl dertli olan köylü değil mi? Soruların cevabı var mı? Soruların cevabı yoksa bilin; taşıdığınız vebal çok büyük, gün geçtikçe de büyüyor.

Muğla diye bahsi geçen topraklarda Büyükşehir Belediyesinin Maden Çalıştayı notlarında der ki: “Ruhsatlı maden sahalarının alanlarının ilimiz alanına oranı %27’ye tekamül etmektedir.” Muğla’nın dörtte birini inkar mı edeceğiz? Karbon ayak izi ise sorun, haydi buyurun kullanın cevap hakkınızı…

“Böyle şey olur mu canım? Bu mümkün değil olmaz!” diyeceklere sesleniyorum:

Bodrum’un Cennet Koyu’nda tartışmalı inşaat için ağaç kesmek anasının ak sütü gibi helal, Türkiye’nin kendi yerli kaynağına ulaşması haram dostlarım…İmarda usulsüzlüklere susup, olmaz işlerini hallettiklerini beyan edip üstüne defalarca düzenlenen Deprem Çalıştayları’nda profesör ağırlayanların ütopyası burası! Bak öyle bir ütopya ki; derenin yatağına hükmedeceğini düşünüyor. “Vatandaşın arazisinden dere geçiyordu yatağın yerini değiştirdik” diyebiliyor. Yurttaş mı derenin üstüne gelmiş, dere yatağı mı sonradan var olup özel mülkü işgal etmiş? Belli değil! Bazen de “Söğütlü Dere’nin üstüne beton döktük mü tamam! Oldu mu sana Söğütlü Cadde?” deyip övünebiliyor. “Şaka galiba” diye düşünürken Söğütlü Cadde’de yürürken buldum kendimi. Dahası “ruhsatı aldık mı üstüne AVM bile dikeriz” diyenlerin hızını alamadığı virajlarla dolu burası! Karbon ayak izini dert edinenin, Türkiye’de en büyük ayak izinin konutlar olduğundan haberi yok! Çünkü; ayakları yere basmıyor. İstediğin kadar kapat aç gözünü manzara değişmiyor.

Bu çağda yazın 20 gün evine suyu tankerle taşıyanlar ve sokaklarında milyonlarca metreküp suyun boşa akmasına müsaade edenlerin bir arada yaşadığı, yağmur yağdığında kanalizasyonla yağmur sularının birbirine karışmakla yetinmeyip denize taştığı yer burası… Çöp konteyneri yeterli sayıda olmayıp apartman yöneticilerinin aldığı kovalarla iş tutanların yeri burası. Bir saatlik konsere 5 milyon TL ödeyip 40 evsize çatı bulunamayan yer, “hoş geldiniz” yine burası. Bak mesela son yazdıklarım belediye başkanlarının ve ekiplerinin sorumluluk alanlarında! Bunlar galiba küçük işler olduğu için açıklamalar büyük büyük işleri kapsıyor. “10 aydır göremedik başkanı” diyen esnafın reklam panolarında ya da sosyal medyada başkanlarını gördüğü şehirden yazıyorum. Çünkü belediye başkanları Cumhurbaşkanlığı Tasarruf Tedbirleri kapsamında ülke ülke, şehir şehir geziyor ilçe başkanları ile. Hangi seyahatin, halka getirisi ne oldu? Henüz bilmiyoruz. Ama kararlıyız burası “Dünya Kenti Muğla” olacak. Bak ama bunun için öyle 2100 falan deyip tarih veremiyoruz!

Sadede gelelim dostlarım; 20.000 kişinin hayatını etkileyip, geleceğini belirsizliğe sürükleyenlere yazdığım ” Ah ile yatan vah ile kalkar… diyorlar” iletimde bunu diyenler çalıştaydan çıkan enerji işçileriydi!

Ancak; ileti ile ilgili sadece Muğla’dan değil Ankara’dan Aydın’dan İzmir’den İstanbul’dan bana ulaşanların hepsi Büyükşehir ile küçükşehir belediye başkanlarının evlilik duyurusu ile ilgili diye düşünmüşler. Kardeşim, herkesin özel hayatı kendine bana ne! Toplamda 4 saatimi benden çalan ve iki gündür aralıklarla süren görüşmelerde bu cümleyi kaç kez tekrar ettim saymadım. Harbiden anlamak mümkün değil, bu alkış çavuşlarının bilgi ve dijital çağ olarak anılan günümüzde işi ne? Muğla’nın düzenli hizmet alamadığı, köylünün elinden imarda “zeytinlik” diye görünen arazisinin ucuza satın alınıp, türlü katakulliler ile milyon dolarlık ranta çevrilmesi ile ilgili haberlerin yanıtsız kalmasından tutun da, yetersiz ulaşım hizmeti ile su faturaları pahalılığının kol kola gezdiği şehirde iki belediye başkanı boş zaman bulup yaşadıkları aşk ile gündeme geliyor, üstelik makamlarını da magazine konu ediyorsa bu bana sadece “oturdukları makamları ağlatmışlar” dedirtir. Acırım o makamlara. Sosyal medyada zaten halk yazmış yazacağını yorumlarda…

Akgedik Barajı’ndan Bodrum’a suyu hangi hattan taşıyor MUSKİ? Yeni yatırımları arasında yaptığı kendi hattından mı? sorusunun yanıtı beni daha çok ilgilendiriyor mesela. Keşke magazinciler biraz da “gazeteci” olsa demek isterdim. Demiyorum.. Neden? Cemiyet başkanları da “düğüncü” ilan etmiş kendini de ondan…Düğün hazırlıkları var, bölmeyelim…

Kim kiminle nerede sakızı ile sanat ilgilensin, spor ilgilensin tamam da belediye başkanlığı “halkın temsil makamı” onu daha fazla kimse magazine konu etmesin. Bu konuda, yeri gelmişken Ortaca medyasını gösterdikleri hassasiyet ve onurlu duruş için kutluyorum. Vakti zamanında yine bir belediye başkanı ile kaymakam arasında böyle bir yakınlaşma oldu. Ortaca’da da biliniyordu. Ancak basın, halkın temsil makamını muhafaza etmiş ve beklenen şekilde ağırlığını korumuştu. Esasen beklenen budur. Eni konu bir nikah pozuyla “evlendiler” denir, geçilir. “Türkiye’de ilk” diye duyuluyor olmasının sebebi de zaten daha önce taşın yerinde ağır olmasındandır. Ayrıntı çoğaldıkça makamlar zarar görür, yakışmaz! Bunu, bugün anlamayanlar için zaman öğretmen gereğini mutlaka yapacaktır.

Ramazan ayının ilk gününde Yunan adasında el ele gezen aşıkları değil, ilk iftarda, ilk sahurda halkın yanında, açta, açıkta olanı gözeten, halkın gündemini yakalayan, haksızlıkla mücadele eden başkanları görmeyi dileriz ki; bu halkın teveccühü ile o makamlara taşınan kimselerin boynunun borcu ve bizim de millet olarak en doğal hakkımızdır.

Bu vesile ile Ramazan ayınızı tebrik ediyorum. Bu ay tüm dualarımız barış için, haksızlığın ve zulmün sona ermesi için, evlerimizde mutluluk ve refah için…

Haydi selametle…

Ah ile Yatan Vah İle Kalkar!