Corona virüs gerçeğinin hayatımıza hakim oluşuyla birlikte bazı kesimlerde; “Krizi fırsata çevirmek gerek” anlayışı hakim oldu. Yalıkavak-Tilkicik Koyu da bu fırsatçılıktan en çok etkilenen bölgelerden oldu. Rant merkezli fırsatçılık bölgede kendisini daha çok kaçak iskele olarak gösterdi. Konuyla ilgili Tilkicik Koyu’nda inceleme yapan Bodrum Yurttaş İnisiyatifi’nden bir ekip acı bir manzaraya tanıklık etti. Ekip adına açıklama yapan Bodrum Yurttaş İnisiyatifi sözcüsü Ayhan Karahan: “Bu nasıl bir mantıktır? Bu nasıl bir vicdansızlıktır. İnsan hayata ve yaşadığı topraklara nasıl bu kadar düşman olabilir? Adeta yukarıdan yol verilmiş gibi hareket etmişler. Daha öncesinden 4 günlük sokağa çıkma yasağı ilanı olacağı bilindiği gibi bağıra çağıra oldukça gürültülü bir şekilde ilan edilmişti. Bey efendilerde tüm hazırlıklarını yapmışlar. Yasağın başlaması ile yani insanların eve hapsolması ile birlikte 2-3 günde montajları yapmışlar. Özellikle Nova Vita ve Adres Rezidans Vilları adeta küçük birer marinayı andıran devasa kaçak iskeleler yapmışlar. Başka kaçak iskelelerde var bölgede elbet. Ama bu ikisi adeta gözümüze batırılmış. ‘Denizde yağma var.’ Hem de öyle, böyle değil. Bir kaçak iskelenin de başlangıcına demir kafesten kapı yapılmış. Ve kapıya da kilit vurulmuş. Geçemiyorsunuz iskeleye. Yani babasının çiftliği… Burada sorgulanması gereken bir dramatik durum daha var. Tamam sokağa çıkma yasağı var. Ama kamu görevine ve görevlilerine sokağa çıkma yasağı yoktu ki. Yani bu devasa rant alanları oluşurken, kamu adına hareket etmesi gerekenler nasıl bu denli duyarsız ya da etkisiz kalmışlar? Birde biz orada inceleme yaparken rantiyecilerin tetikçileri öylesine sahiplenmişler ki deniz üstünü; ‘Bizim mülkiyetimiz üzerinde ne işiniz var’ dediler adeta… Bu işgali kaldıracağız” dedi.
“TİLKİCİK’İ SAVUNMAK, HAYATI SAVUNMAKTIR.”
Tilkicik Koyu’ndaki yasa dışı rant yağmasını yakından takip eden Muğla Çevre Platformu Bodrum Eş Sözcüsü Umay Karabaş ise: “Bu bölge uluslar arası sözleşmelerle koruma altında olan en az üç canlının evidir.Akdeniz Foku, Deniz Erişteleri ve Pina’lar. Bodrum’da kıyıların ne kadar betonlaşma baskısında olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla doğal olan ne varsa artık olduğu gibi korumak zorundayız. Denize, kıyılara, doğaya bu kadar zarar verdiğimizde kendi soluğumuzu da kesiyoruz. Yeryüzünü kendimize göre şekillendiremeyiz. Getirilen mermer tozu da sahile ya da denize serildiğinde deniz hayatı geri dönüşü olmayan zarar görecektir. Bunun örneklerini biliyoruz. Buna izin vermeyeceğiz. Doğanın sağlığı hepimizin sağlığı demek.” şeklinde konuştu. Yalıkavaklı çevre aktivisti Nazan Yılmaz ise: “Bölge pek çok nedenle uluslar arası sözleşmelerle koruma altındadır. Bazı yetkililer bunu koru-ma diye algılamışlar sanırım. Ve korumamışlar. Konuyla ilgili ‘acil durum’ çağrısı yapacağız. Yarımadadaki tüm sivil toplum kuruluşlarını göreve çağıracağız. Onlarla birlikte hareket edeceğiz. Bu vahşi yağma Bodrum’da nefes alan her vatandaşın duyarlılıkla karşı çıkması gereken bir durumdur. Tam da Kızılderili şefin; ‘Beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu, son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde anlayacak…’ dediği zamanın arifesindeyiz. Doğayı bu denli acımasızca sömürmenin tüm insanlık mirasına ve geleceğine negatif etkisini anlamamız için, yeryüzüne corona dışında daha kaç virüsün uğraması gerekiyor acaba? Yani bu kaçak faaliyetin aktörleri bir anlamda kendi ticari faaliyetlerine ve yaşamlarına da zarar vermektedirler. Küçük hesaplarla, büyük bir geleceğin önüne set çekiyorlar. Buna engel olacağız. Şimdi Tilkicik’e sahip çıkma zamanıdır. Tilkicik’i savunmak, hayatı savunmaktır” görüşünü dile getirdi.
BU İSKELELER KANSER EDER.
Yalıkavak’ta yaşayan Kent Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi ve çevre aktivisti Mir Bahattin Demir ise: “Bölgede 2 gün önce inceleme yaparken fiili saldırıya uğradık. Çünkü bu kaçak iskelelerin imalatçıları suçüstü yakalanmak istemiyorlardı. Ama artık mızrak çuvala sığmıyor. Zaten o kaçak iskeleleri yapan rezidansların kendileri de kaçaktı ve imar barışından yararlanmak için başvuruda bulundular. Yani sadece denizde değil, karada da kaçakları var. Ellerinden gelse gökyüzüne de kaçak çıkacaklar. Burada sadece kaçak iskele değil sorun. Başka tahribatlar da söz konusu. Mesela en önemlisi kuvars tozu ile dolu torbalar var. Bu tozun bırakın sahilde normal hayatın içersinde kullanımı pek çok ülkede ya yasaklanmıştır ya da sınırlandırılmıştır. Çünkü söz konusu toz solunum yollarında derin hasarlara neden olmaktadır ve doğrudan kanserojendir. Bu torbaların sahile sergileme amaçlı konmadığını düşünüyoruz. Bu tozun eko sisteme verdiği zararında kesin olarak telafisi yoktur. Bu kimyasal toz doğrudan ölümcüldür. Yarın değil, hemen şimdi acilen bu yasadışı işgal sonlandırılmalıdır” dedi. Bölge yaşayanlarından Salih Gökçe: “Bu iki iskele kaşla, göz arasında yangından mal kaçırılırcasına 7/24 çalışılarak bitirildi. İhbarda bulunduk. Ama bildiğim kadarı ile gelen, giden olmadı. Olduysa da biz görmedik. Bu villa sahipleri, bu kaçak iskeleleri yapınca kendilerini denizin de sahibi sanıyorlar. Ve bizim burada denize girmemize engel oluyorlar. Ne yapalım şimdi? Torunlarımızı leğende mi yüzdürelim” görüşüne yer verdi. Sivil toplum örgütlerinin Tilkicik’te oluşan corona virüs fırsatçılığı ile ilgili bir araya gelmesi ve başta Bodrum Belediyesi olmak üzere konuyla bağlantılı diğer kamu kurumları ile iletişime geçmesi bekleniyor. Kamuoyu da Tilkicik sürecini dikkatle izliyor. Tilkicik’teki kaçak iskeleler yıkılmaz ise, bunun Bodrum’un diğer koyları içinde kötü örnek teşkil edeceği yine öne sürülen görüşlerden.
