DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Muğla
Az Bulutlu
26°C
Muğla
26°C
Az Bulutlu
Pazartesi Hafif Yağmurlu
26°C
Salı Parçalı Bulutlu
24°C
Çarşamba Açık
24°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
23°C

Eski Yargıtay Birinci Başkanı Selçuk, Erdoğan’ın aday olayamayacağına dikkat çekti

Eski Yargıtay Birinci Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üçüncü kez aday olamayacağını söyledi. Selçuk, “Tersi durumda tarihsel sorumluluk YSK’nin olur. Hukuk tarihi bunu asla bağışlamaz” dedi.

Eski Yargıtay Birinci Başkanı Selçuk, Erdoğan’ın aday olayamayacağına dikkat çekti
A+
A-
Bodrum Ev Emlak

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üçüncü kez adaylığı konusunu eski Yargıtay Birinci Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk’a sorduk.

– Bir yazınızda cumhurbaşkanının üçüncü kez adaylığına karşı çıktınız. Bu konudaki görüşlerinizi Cumhuriyet okurlarıyla paylaşır mısınız?

Birinci olarak, uygulamanın ve yorumun konusu, hukukta Resmi Gazete’de yayımlanan yasal metindir. Hiç kimse kendisini özellikle de hukuku, “Sistem değişmiştir” vb. saçmalıklarla kandırmaya yeltenmesin. Anayasanın 2007’de değiştirilen, ancak 2017’de değiştirilmeyip olduğu gibi korunan yürürlükteki “Adaylık ve seçim” başlığını taşıyan 101. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir: “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse, “En fazla iki kez cumhurbaşkanı seçilebilir” (m. 101/2). Böylece anayasa metni bir kimsenin üçüncü kez adaylığını açıkça ve kesinlikle yasaklamıştır. Çünkü hukukta “Bir şeyi söyleyip belirtmek, başka şeyi dışlamaktır” (expressio unius est exclusio alterius). Daha da önemlisi hukukta yoruma, yasal metin, muğlak, yani kapalı ise başvurulur. Buna karşılık yorum bilimine göre, hukuk metni, açık, kesin ve yalın ise, yoruma başvurulmaz, yasaktır (interpretatio cessat claris).

Aynı ilke bizim hukukumuzda da var:

“Mevrid-i nasta içtihada mesağ (izin) yoktur” (Mecelle, m. 13), “Sarahat, delaletten üstündür,” “Sarahat karşısında delalete itibar edilmez,” “Zahir olan sözlerin tefsire ihtiyacı yoktur,” “Yargıç, yasayı söyler, yasa yapmaz.”

Anımsatayım ki bu maddenin ikinci fıkrasına 2017 değişikliğinde hiç dokunulmamıştır. Bu iki.

Üçüncü olarak da daha önceki adı “TBMM seçimlerinin cumhurbaşkanınca yenilenmesi” iken 2017 değişikliğinde “TBMM ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin yenilenmesi” olarak değiştirilen ayrıklı (istisnai) nitelikteki 116. maddeye göre de TBMM üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine (ayrıklı olarak) karar verebilir. Bu halde (yani bu durumun gerçekleşmesi koşuluyla) TBMM genel seçimiyle cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır (fıkra, 1, 2). Yani cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi durumunda, sadece bu koşul gerçekleştiği takdirde, cumhurbaşkanı bir kez daha aday olabilir (fıkra, 3).

“UYGULAMAYA YANSITILAMAZ”

Demek, anayasanın 116. maddesi, temel hüküm olan 105. maddeye ayrıklı (istisnai) bir hüküm getirmiştir. Ancak bu hüküm, yine Roma hukukundan bu yana bilinen “İstisnalar dar yorumlanır” (exceptiones sunt strictissimae interpretationis) diyen yorum ilkesi uyarınca asla genişletilerek yorumlanıp uygulamaya yansıtılamaz. TBMM’nin, nitelikli çoğunlukla seçimlerin yenilenmesine, süresi sona ermeden karar vermesi koşulunun gerçekleşmesi durumunda, cumhurbaşkanı üçüncü kez aday olup seçime katılabilecek, bu koşul gerçekleşmediği takdirde asla aday olamayacaktır.

Görülüyor ki her şeyden önce yürürlükteki yazılı hukukun cumhurbaşkanlığı kurumuyla ilgili metnin hem sözel hem de sistematik yorumu hukukçuya bu sonuçları zorlamaktadır. Bu metin, başkanlık diye adlandırılan sisteme geçilirken bile değiştirilmemiştir. Herkesi bağlar. “Sistem değişti, eski sistemdeki iki kez seçilme yasağı da değişti” gibilerden yazılı hukuku dışlayan ve örseleyen, yoruma değil saçmalıklara, ayıplı görüşlere, saptırmalara başvurmaya hiç kimse yeltenmesin.

Peki ama şimdi ne görüyoruz? Adalet kendisine emanet edilen biri, aynı kişinin üçüncü kez cumhurbaşkanlığı seçimine katılması karşısında “Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını dinlemiyorum, bunlara saygı da duymuyorum” diyen başkanına, ömründe bir kez uyarıda bulunup koltuğundan ayrılmak şöyle dursun, hukuk ve “adalet” adına tek söz etmemişse; kendisini anayasa profesörü sananları, “Hayır ben sadece hukuk tarihi hocasıyım” bile demeden, dahası hiçbir hukuk uygulaması, yorum bilimi konusunda hiçbir araştırması olamayan bir başkası ise, incelemeden bu konuda fetva veriyorsa durum vahim demektir.

KOLTUK SAĞLAMLAŞTIRMA

Akla gelen tek şey bellidir: Oturdukları koltukları sağlamlaştırma izlenimi. Çünkü makamlarının konumuyla hiç de bağdaşmayan bu türden “hile-i şeriye”, “hukuku dolanma” (fraude à la loi, frode alla legge) girişimlerini başka türlü açıklamak olanaklı görünmemektedir.

Bu tutumu, -görüş de demiyorum, çünkü bu sağlıklı dayanakları olmayan bir saptırmadır- takınanları bir yana bırakalım ve hukukun içinde kalalım, meşruluktan yana olalım.

Unutmayalım: “Meşruluk, toplumun barış meleğidir.” Bu meleğe kıyarsanız, o da sizi sürekli yargılayacak ve rahatsız edecektir.

– Peki bütün bunlara karşın üçüncü kez adaylık gerçekleşirse ne olur?

Tarihsel sorumluluk YSK’nin olur. Hukuk tarihi, buna izin verenleri elbette asla bağışlamaz. Bağışlamamıştır. Tarih, bunun tanığıdır.

“BANA DÜŞMAN KESİLDİLER”

– Bu konuda sizin de yanlı olduğunuzu dile getirenler olmaz mı? O zaman yanıtınız ne olur?

ETİKETLER: , , , ,