DOLAR
34,7784
EURO
36,7823
ALTIN
2.946,32
BIST
10.081,00
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Muğla
Yağmurlu
10°C
Muğla
10°C
Yağmurlu
Pazar Yağmurlu
12°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
13°C
Salı Yağmurlu
14°C
Çarşamba Parçalı Bulutlu
15°C

Kadınların kalbi daha kolay yoruluyor

Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği (TKDCD) Genel Sekreteri Doç. Dr. Murat Sargın, “Kalp ve damar hastalıkları dünya genelinde kadın ölümlerinin üçte birinden sorumludur ve Türkiye’de kadın ölümlerinin yüzde 40’ına yakını bu hastalık nedeniyle gerçekleşmektedir” dedi.

Kadınların kalbi daha kolay yoruluyor
A+
A-
Aktur tatil sitesi

TKDCD tarafından bir otelde 18. Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Ulusal Kongresi gerçekleştirildi.

Kongreye, 2 bin kişiden fazlası kalp ve damar cerrahı olmak üzere yaklaşık 3 bin 500 hekim, hemşire ve teknik personel katıldı. 105 bilimsel oturum, 55 kurs, 300’den fazla sözel bildiri, 200’den fazla poster bildiri ile gerçekleştirilen kongreye, endüstriden de çok sayıda firma katıldı.

Doç. Dr. Murat Sargın, düzenlenen basın toplantısında yaptığı açıklamada, kadınlarda kalp ve damar hastalıklarını “sessiz bir salgın” olarak değerlendirdi.

Kardiyovasküler hastalıkların (KVH), yılda yaklaşık 17,9 milyon ölüme neden olarak dünya genelinde en büyük ölüm sebebi olmaya devam ettiği bilgisini veren Sargın, “Tarih boyunca KVH’nin ‘erkek hastalığı’ olduğu algısı, kadınların bu konuda farkındalık geliştirmesini engellemiştir. Ancak gerçekte, kalp ve damar hastalıkları dünya genelinde kadın ölümlerinin üçte birinden sorumludur ve Türkiye’de kadın ölümlerinin yüzde 40’ına yakını bu hastalık nedeniyle gerçekleşmektedir.” diye konuştu.

Kadınların genellikle kanserden koktuğunu, kalp hastalıklarının 2. sırada yer aldığını belirten Sargın, kadınlara özgü biyolojik ve sosyal faktörlerin, teşhis ve tedavi sürecinde zorluklara neden olduğunu söyledi.

Sargın, “Dünya genelinde kadın ölümlerinin yüzde 35’i kardiyovasküler hastalıklar nedeniyle gerçekleşirken, bu oran tüm kanser türlerinin toplamından fazladır.” bilgisini paylaştı.

Kadınlarda kap ve damar hastalıkları verilerine ilişkin de açıklamada bulunan Sargın, şunları kaydetti:

“Avrupa’da kadın ölümlerinin yüzde 51’inden fazlası KVH ile ilişkilendirilirken, erkeklerde bu oran yüzde 42’dir. İnme vakalarının yüzde 60’ı kadınlarda görülmekte ve inmeden kaynaklı ölümlerin çoğunluğunu kadınlar oluşturmaktadır. Kadınlarda koroner arter hastalığının sıklığının, başta diyabet ve obezitenin artışı nedeniyle 2030 yılına kadar yüzde 46 oranında artması beklenmektedir.”

Kadınlarda kardiyovasküler hastalıkların özelliklerine ilişkin Sargın, kadınlarda kalp ve damar hastalıklarının erkeklere göre daha farklı belirtilerle ortaya çıktığını ve bu durumun teşhis ve tedaviyi zorlaştırdığını vurguladı.

Sargın, kadınlarda göğüs ağrısına ek olarak yorgunluk, mide bulantısı, sırt veya çene ağrısı gibi belirtilerin daha yaygın olduğunu ifade etti.

Dernek Başkanı Prof. Dr. Levent Yılık, kalp damar hastalıklarının tedavisinde, cerrah ve kardiyolog işbirliğinin kritik önem taşıdığını vurguladı.

Kalp ekibinin, kardiyologlar, kalp cerrahları ve anestezistlerin işbirliği içerisinde çalıştığının altını çizen Yılık, hastaların bireysel özellikleri, anatomik farklılıkları ve tıbbi geçmişleri dikkate alınarak tedavi planlarının geliştirildiğini söyledi.

Yılık, koroner arter hastalığı tedavisinde en yaygın kullanılan iki yöntemin stentleme ve cerrahi olduğunu ifade ederek, “Çalışmalar, karmaşık koroner hastalık vakalarında cerrahi tedavinin, stentlemeye göre daha iyi sağ kalım oranları ve daha az komplikasyon ile sonuçlandığını ortaya koymuştur.” bilgisini verdi.

– “Yapay zeka, ekokardiyografi görüntüleme yöntemlerini devrim niteliğinde geliştiriyor”

Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) Başkanı ve TKDCD Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ümit Kervan, yapay zeka teknolojisinin kalp damar hastalıkları tanı ve tedavisindeki yerine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Yapay zeka uygulamalarını tıpta devrim olarak nitelendiren Kervan, “Bir algoritmanın, herhangi bir rahatsızlık hissetmeden önce kalp krizi riskinizi tahmin ettiğini veya bir robotun, hayat kurtaran bir ameliyatta cerrahın elini milimetrik bir hassasiyetle yönlendirdiğini hayal edin. Bu, bilim kurgu gibi gelebilir ancak günümüzün gerçeğidir. Yapay zeka, kardiyovasküler sağlığa yönelik teşhis ve tedavi yöntemlerinde doğruluk, hız ve erişilebilirlik sağlayarak köklü bir dönüşüm yaratmaktadır.” diye konuştu.

Kervan, kalp hastalıklarını teşhis ederken küçük belirtilerin, hayat ve ölüm arasındaki farkı belirleyebildiğine dikkati çekerek, yapay zekanın bu ince ipuçlarını yakalamadaki üstün yeteneğiyle fark yarattığını ifade etti.

Yapay zekanın sadece kalp seslerini dinlemekle kalmadığını, aynı zamanda bu sesleri analiz eden akıllı stetoskoplar geliştirildiğini dile getiren Kervan, sözlerine şöyle devam etti:

“Görüntüleme alanında da yapay zeka, ekokardiyografi görüntüleme yöntemlerini devrim niteliğinde geliştiriyor. Geleneksel olarak, bir ekokardiyogramın yorumlanması deneyimli bir kardiyolog gerektirirken, yapay zeka sistemleri bu taramaları olağanüstü bir doğrulukla analiz edebilmektedir. Halihazırda kalp yetmezliğini yüzde 90’ın üzerinde bir doğruluk oranıyla tespit edebilen yazılımlar bulunmaktadır. Bir diğer çığır açan yenilik, BT anjiyografide kendini gösteriyor. Algoritmalar, yapay zeka kullanarak hastanın koroner arterlerinin sanal 3D modelini oluşturur, tıkanıklıkları tanımlar ve kan akışını hesaplar.”

Kervan, kalp krizlerinde zamanın hayati öneme sahip olduğuna işaret ederek, “Yapay zeka, acil durumlarda teşhis sürelerini önemli ölçüde azaltmaktadır. Acil servislerde veya ambulanslarda EKG cihazlarına entegre edilen yapay zeka destekli yazılımlar, kalp krizine işaret eden sinyalleri anında tespit ederek hızlı müdahale olanağı sağlamaktadır.” bilgisini verdi.

Yapay zekanın, tedavi yöntemlerini hastalara göre özelleştirerek bir devrim yarattığını vurgulayan Kervan, şunları kaydetti:

“Yazılımlar, hasta geçmişlerini, laboratuvar sonuçlarını ve genetik profilleri analiz ederek kişiye özel tedavi önerileri sunmaktadır. İlaç geliştirme süreçlerinde de yapay zeka büyük bir hız kazandırmaktadır. Giyilebilir cihazlar, kalp sağlığını klinik ortamların dışına taşıyarak günlük yaşama entegre etmektedir. Akıllı saatler, FDA onaylı yapay zeka algoritmaları ile donatılmış olup atriyal fibrilasyon gibi düzensiz ritimleri yüzde 98 oranında tespit edebilmekte ve bireylere erken uyarılar sunmaktadır.”

Kervan, tüm yeniliklere rağmen, bazı engellerin olduğunu ifade ederek, “Özellikle algoritmaların hassas sağlık bilgilerine erişim gereksinimi, veri gizliliği ile ilgili endişeler yaratmaktadır. Ayrıca, YZ modellerinde görülebilecek ön yargılar, yetersiz temsil edilen cinsiyet, yaş dağılımı gibi popülasyonlar nedeniyle eşitsiz sonuçlara yol açabilir.” uyarısında bulundu.

Yapay zekanın, doktorların yerini almak için değil, onların yetkinliklerini güçlendirmek amacıyla geliştirildiğini dile getiren Kervan, “Yapay zeka araçlarını kullanan bir cerrah, bir pilotun otopilotla uçmasından farksızdır, bu, becerilerini azaltmaz, aksine artırır. Yapay zeka verileri analiz ederken ve iç görüler sunarken, doktorlar hasta bakımı ve karar alma süreçlerine daha fazla odaklanabilirler.” dedi.

– “Kovid-19 geçirenlerde, felç ve erken ölüm riski 2 katına çıkmaktadır”

Sağlık Bakanlığı Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Cevdet Uğur Koçoğulları, Kovid-19’un kalp üzerindeki etkileri ve aşıların rolü üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Kovid-19 salgınının, yalnızca solunum yollarını değil aynı zamanda kalp-damar sistemi üzerindeki uzun vadeli etkileriyle de dikkati çektiğini dile getiren Koçoğulları, “Son çalışmalar, Kovid-19 enfeksiyonu ve kardiyovasküler olaylar arasında önemli bir ilişki olduğunu ortaya koyarken, aşıların bu riskleri önlemedeki rolünü vurguluyor.” dedi.

Koçoğulları, Kovid-19 enfeksiyonunun, özellikle kalp krizi ve felç gibi ciddi kardiyovasküler olayların görülme riskini artırdığına işaret ederek, şunları kaydetti:

“Kovid-19 geçirenlerde, enfeksiyon sonrası üç yıla kadar kalp krizi, felç ve erken ölüm riski iki katına çıkmaktadır. Bu risk, özellikle şiddetli enfeksiyon geçirenlerde daha belirgin hale gelmektedir. Hafif Kovid-19 vakaları bile miyokardit, aritmi ve kalp yetmezliği gibi kardiyovasküler sorunlara yol açabilir. SARS-CoV-2, doğrudan damar dokularını enfekte ederek, plaklarda iltihaplanmaya ve plak yırtılması nedeniyle kalp krizi veya felce neden olabilecek süreçleri başlatabilir.

Kovid-19 enfeksiyonu ile ilişkili kardiyovasküler riskler, tip 2 diyabet ve arter hastalığı gibi geleneksel risk faktörleri ile karşılaştırılabilir düzeydedir.”

Aşıların, Kovid-19’un ağır etkilerini önleyerek kardiyovasküler komplikasyonları azaltmada önemli rol oynadığına dikkati çeken Koçoğulları, “Son bulgular, Kovid-19 aşılarının güvenli ve etkili olduğunu kanıtlamaktadır. Kovid-19 aşılarının kalp krizi riskini artırmadığı kanıtlanmıştır. Aşılama sonrası görülen hafif iltihaplanma, bağışıklık sisteminin normal bir tepkisidir ve kardiyovasküler olaylarla ilişkilendirilmez. mRNA aşıları sonrası nadir görülen miyokardit ve perikardit vakaları rapor edilmiştir. Bu vakalar çoğunlukla genç erkeklerde görülmekle birlikte, genellikle hafif seyretmekte ve uygun tedavi ile hızla iyileşmektedir.” bilgisini paylaştı.

Koçoğulları, aşıların ağır Kovid-19 riskini azaltarak dolaylı olarak kalp krizi ve felç gibi olayların önlenmesine katkı sağladığının altını çizerek, “Yapılan araştırmalar, Kovid-19 aşıları ile ani kardiyak ölüm arasında bir ilişki bulunmadığını göstermiştir. Bu bulgu, aşıların kardiyovasküler güvenliğini desteklemektedir.” dedi.