Türkiye’de kıyı alanlarının sermaye lehine işgali ve ekolojik tahribat, uzun yıllardır tartışma konusu olmaya devam ediyor. Son olarak Çeşme’de yaşanan ve Yargıtay’a taşınan bir dava, kıyıların herkesin kullanımına açık olduğu gerçeğini bir kez daha hukuki zemine oturturken, Kıyı Hareketleri Dayanışma Ağı (KIYIDA) tarafından yapılan açıklamada, esas meselenin çok daha derin olduğu vurgulandı.
Kıyıların işgaline karşı mücadele eden KIYIDA, Anayasa’nın 43. maddesi ve Kıyı Kanunu’nun uygulanması gerektiğini savunarak, kamu alanlarının özel işletmelere devriyle yurttaşların sahillere erişiminin kısıtlandığını belirtti. Yapılan açıklamada, kıyıların barikatlarla, çitlerle ve çeşitli engellerle kapatıldığı, bazı bölgelerde kıyıya ulaşmanın dahi mümkün olmadığı ifade edildi.
“Kıyılar Hepimizin!”
KIYIDA, kıyıların herkesin eşit şekilde yararlanabileceği kamusal alanlar olduğuna dikkat çekerken, son dönemde şezlong işgalleri, kıyılara yapılan kaçak iskeleler ve doğanın tahrip edilmesi gibi konuların giderek arttığına vurgu yaptı. Çeşme’de görülen davada, sahilde havlusunu seren bir yurttaşı engelleyen işletme çalışanlarına verilen 1 yıl 8 ay hapis cezasının önemli bir emsal oluşturduğu belirtilirken, bu tarz kararların tek başına yeterli olmadığı dile getirildi.
Açıklamada, kıyıların hukuksuz kiralanması ve imar planlarıyla turizm tesislerine dönüştürülmesinin devam eden en büyük sorun olduğu belirtilerek, yerel yönetimlerin ve devlet kurumlarının kıyı işgallerine karşı daha etkin önlemler alması gerektiği kaydedildi.
KIYIDA, kıyıların halkın kullanımına açık olması gerektiğini vurgulayarak, “Kıyıların sermaye için peşkeş çekilmesine son vermek ve ‘Kıyılar hepimizin!’ demek için mücadelemizi sürdüreceğiz” ifadeleriyle kamuoyuna çağrıda bulundu.