DOLAR
32,5004
EURO
34,6901
ALTIN
2.496,45
BIST
9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Muğla
Az Bulutlu
18°C
Muğla
18°C
Az Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
24°C
Salı Az Bulutlu
23°C
Çarşamba Açık
21°C

Ramazanda fonksiyonel beslenilerek vücudun bağışıklığının güçlendirilmesi önerisi

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harzadın, iftar ve sahurda “fonksiyonel tıp ilkelerine uygun beslenme yöntemi” ile ramazan ayında vücudun bağışıklık sisteminin güçlendirilebileceğini belirtti.

Ramazanda fonksiyonel beslenilerek vücudun bağışıklığının güçlendirilmesi önerisi
28.04.2021
2.317
A+
A-
velux

Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesi Fizyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nazan Uysal Harzadın, AA muhabirine, fonksiyonel tıbbın, kronik hastalıkların önlenmesi veya tedavisine yönelik yaşam kurallarına odaklandığını söyledi.

Doğru beslenme, uyku, egzersiz ve stres yönetimi ile bazı hastalıkların kök nedenlerinin ortadan kaldırılabileceğine işaret eden Harzadın, Türkiye’de Sağlık Bakanlığı organizasyonuyla oluşturulan komisyon önderliğinde fonksiyonel tıp uygulamalarının yaygınlaştırılmasını amaçladıklarını söyledi.

Harzadın, fonksiyonel tıptan kanserden diyabete, astımdan sindirim sistemi sorunlarına kadar birçok alanda faydalanıldığını, beslenmenin de bu yöntemde önemli rol oynadığını aktararak, şu değerlendirmede bulundu:

“Ramazan ayını vücudumuzun bağışıklığını artırmak, vücudun dengesini korumak için önemli bir dönem olarak görüyorum. Ruhen ve bedenen arınma söz konusu. Ruh olarak kendimizi daha sakin, dingin bir dönemin içinde buluyoruz. Açlık açısından bakıldığında ise otofaji, yani vücudun yolunda gitmeyen hücreleri tanıyıp yok ettiği bir dönem. Bunu detoksun bir parçası olarak görebiliriz. Toksinlerden vücudun arındırıp daha iyi çalışmasını sağlayabiliriz.”

Sofralara deve dikeni tohumundan kuru fasulyeye öneriler

Nazan Uysal Harzadın, ramazan ayında detoksun birtakım kurallarının uygulanmasının sağlık açısından büyük önem taşıdığına dikkati çekerek, şu bilgileri verdi:

“Kükürtlügiller, lahanagillerin hem iftar hem sahurda tüketilmesini öneriyoruz. Tek öğün beslenme vücudun tüm ihtiyaçlarını karşılayacak besini almamız için yeterli değil. Kükürtlü grubu günde 2-3 porsiyon şeklinde tüketmemiz gerekiyor. Brokoli, karnabahar, lahana, roka, hardal, Brüksel lahanası tercih edilebilir. C grubu besinleri de ihmal etmemeliyiz, soğan, sarımsak, turunçgiller, bergamut gibi… İlaçsız limon kabuğunu da salatalarımıza rendeleyebiliriz. Balık, tavuk, kırmızı et yumurta gibi kaliteli protein tüketimine de dikkat etmeliyiz. Karaciğer sağlığı için kuru fasulye, nohut yiyebiliriz. Her gün enginar tüketimi de karaciğer detoks sistemini inanılmaz destekliyor. Enginarı yiyemiyorsak bile suyunu içebiliriz.”

Karaciğer yenilenmesi için şevketibostan bitkisinden yararlanılabileceğini, deve dikeni tohumunun da karaciğerdeki yağlanmayı geri çevirdiğini dile getiren Harzadın, vücudun paslanmasını engelleyen glutatyon içerikli ıspanak, avokado ve bamyanın da ramazan sofralarında yerini alması gerektiğine işaret etti.

Uzak durulması gerekenler

Oruç süresini kolay geçirebilmek için bazı önerilerde de bulunan Harzadın, tatlılar, unlu mamuller ve gazlı içeceklerden uzak kalınması bunun yerine çilek, erik ve turunçgillerin tercih edilmesi gerektiğini aktardı.

Besinleri pişirme yöntemi ve süresinin de ramazan ayında fonksiyonel beslenme açısından önemli olduğuna dikkati çeken Harzadın, şu bilgileri verdi:

“Proteinin pişirilmesi biyoyararlanım açısından değerlendirilmeli. Yumurtayı pişirdiğimizde yüzde 90 oranında faydalanırken çiğ olarak biyoyararlanım yüzde 51’e düşüyor. Beyazının komple pişmiş olması gerekiyor. Vücudun çalışma mekanizmasını destekleyen kolinin (mikro besin ögesi) bulunduğu yumurta sarısını ise kayısı kıvamında tüketmek gerekiyor. Kırmızı et konusunda da hangi derecede pişmiş olduğunu önem taşıyor. Yaş ilerledikçe mesela 50 yaşından sonra az pişmiş etin biyoyararlanımı azalıyor.”