Binlerce vatandaşımızı kaybettiğimiz Kahramanmaraş ve Gaziantep merkezli depremin ardından depremzedeler ve yardım görevlilerinin yanı sıra afete uzaktan tanık olanların da sismofobi yani deprem korkusu yaşadığını belirten Psikolog Tuana Nur Yazıcılar, ruh sağlığını bozan bu soruna karşı önerilerde bulundu.
Kahramanmaraş ve Gaziantep depremlerinin ardından sismofobi (deprem korkusu) yaşamımızı neredeyse bütünüyle ele geçirdi. Depremzedeler bu büyük afetin etkilerini ilk günkü hissederken; deprem bölgesindeki yardım ekipleri ve gönüllülerin yanı sıra afete uzaktan tanık olanların da hem üzüntü hem de deprem korkusu yaşadığına dikkat çeken Psikolog Tuana Nur Yazıcılar, bu sorunla başa çıkma yollarını şöyle anlattı…
Tuana Nur Yazıcılar
Hangi belirtiler görülür?
Yaşanan depremlerde binlerce can yitirdik, bu ağır yıkımın altından kalkmak elbette kolay değil. Enkazdan kurtulanların genci, yaşlısı, çocuğu ağır bir travma ile karşı karşıya. Depreme uzaktan şahitlik edenler de bir taraftan kayıplarımız için üzülürken bir taraftan da sismofobi (deprem korkusu) yaşayabilir. Bu sorunu yaşayanlarda; depremin üzerinden bir ay geçmesine rağmen sürekli korku, depremle ilgili sık sık tekrarlayan endişeler, korku nedeniyle bazı faaliyetlerde değişiklik yapma gibi belirtiler ortaya çıkar.
Depreme dolaylı olarak maruz kalanlar nasıl etkilenir?
Depremi doğrudan yaşamamış ama dolaylı olarak depremden etkilenen kişiler de yoğun duygusal tepkiler gösterebilir. İkincil travma olarak adlandırdığımız bu durumda her an deprem olabilir korkusu, deprem çantası ile birlikte uyuma, sık sık avizeyi kontrol etme, sallanıyor gibi hissetme, depremin gece olacağı düşüncesiyle sabahları uyuma nedeniyle uyku bozuklukları, rutinleri devam ettirmede zorluk örneğin işe gidememe, odaklanamama ve hatta bu yüzden işten ayrılmayı düşünme, iştahta azalma ve güven duygusunun zedelenmesi sebebiyle evi hatta yaşanılan şehri değiştirmek isteme gibi durumlar görülebilir. Yaşanan deprem korkusunun altında hayatta kalma mekanizması yatmaktadır ve deprem korkusu yaşamak şu aşamada gerçekçi ve normaldir. Bilinmesi gereken şey tüm bu belirtilerin yoğunluğunun zamanla azalacak olmasıdır. Özellikle akut dönem yani depremden sonra ilk 1-1.5 ay sonrasında kaygı artarak devam ediyor ve artık günlük hayattaki işlevselliği bozacak nitelikte bizi etkiliyorsa uzman desteği alınması gerekir.
Çocuklara nasıl destek olunmalı?
Doğrudan ya da dolaylı olarak depreme maruz kalan çocukların ilk 1 aylık süreçte korkuları
artabilir, uyku düzenleri bozulabilir, yaşlarından büyük ya da küçük davranışları söz konusu olabilir. İçe kapanma ve deprem hakkında konuşmaktan kaçınma görülebilir ya da sürekli deprem hakkında konuşmak isteyip sorular yöneltebilirler. Bir diğer açıdan bazı çocuklar tepkisiz kalabilir ancak bu durum çocuğun etkilenmediği anlamına gelmemektedir. Unutulmaması gereken bu süreçte verilen tepkiler çocuktan çocuğa değişiklik göstermekle birlikte normal kabul edilmektedir. Her çocuk biriciktir ve her birinin verdiği tepki ona özeldir. Çocuklara yeniden bir rutin oluşturulmaya çalışılmalı. Güvende oldukları hissettirilmelidir. Çocuğun kendi öyküsünü yazmasına fırsat vermek, resim çizmesine imkân tanımak ve eğer mümkünse oyunun iyileştirici gücünden faydalanmak kıymetlidir.
Neler yapılmalı?
Eğer kişide korku ve şiddetli psikolojik tepkiler söz konusuysa ilk yapılması gereken yaşanan evin güvenliğini öğrenmek için ilgili yerlere başvurmaktır. Bu arada medyadan uzak kalmaya çalışmakta fayda var. Tüm gün medyanın takibi söz konusuysa ara vermek ve kendimizi ruhen dinlendirmemiz gerekir. Günlük rutini aksatmamak için de yaşanan duyguları yakınlık kurulan biriyle paylaşmak, yürüyüşe çıkmak, nefes egzersizleri yapmak, depremzedelere maddi ve manevi yardımda bulunmak kişi için rahatlatıcı olabilir. Sismofobiyi yenmenin en iyi yollarından biri de kişinin kendini bu yönde eğitmesidir. Kişi aşırıya kaçmadan evini ve ailesini korumanın yollarını belirleyebilir, evde zaman zaman tatbikatlar yapabilir.