Ölçülü tüketilen tuzun kas hareketlerinden sinir sisteminin sağlıklı çalışmasına kadar önemli faydaları var. Ancak bilimsel araştırmalar fazlasının zararlı olduğunu ortaya koyuyor. Aslında yemeklere tuz eklemeden de yediğimiz besinlerden günlük ihtiyacımız olan 5 gram tuzu alabildiğimizi belirten İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Osman Erk, fazla tuz tüketiminin neden olduğu 10 hastalığı şöyle anlattı…
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yetişkinlerde tuz tüketimini en fazla 5 gr/gün olarak önermektedir. Ülkemizde ise tuz tüketimi günde 18 grama ulaşmaktadır. Çünkü yiyeceklere eklediğimiz tuz dışında başta ekmek olmak üzere konserve, peynir, sos, salam, sucuk, sosis gibi şarküteri ürünleri, cips gibi atıştırmalıklar, restoran yemekleri gibi pek çok hazır gıda da tuz yüklüdür. Dolayısıyla sağlıklı bir yaşam için tuz tüketimimizi azaltmaya dikkat etmeliyiz.
Hangi tuz çeşidi olursa olsun, içeriğindeki sodyum miktarı hemen hemen aynıdır. İçerdikleri minerallere bakarak bir tuzu diğerine tercih etmeye gerek yoktur. Tuz çeşitlerinden kaya ve Himalaya tuzlarında çok az mineral bulunur. Tuzlar mineral kaynağı olarak tercih edilecek bir besin değildir.
Günümüzde tuz çoğunlukla gıdalarda koruyucu olarak kullanılmaktadır fakat gıdaların saklanması için artık buzdolabı ve derin dondurucular bulunduğundan tuza da fazla gerek kalmamıştır. Tuzsuz hayat düşünülemez fakat ihtiyaç olan sodyum doğal gıdalarda günlük ihtiyaca yetecek kadar bulunmaktadır. Günümüzde Brezilya’da yaşayan Yanomomo yerlileri günde 100 mg’dan daha az tüketirler, kan basınçları 100/60 mmHg civarındadır ve bu toplulukta hipertansiyon görülmemektedir.
Rafine tuz belirli işlemlerle deniz ve kaya tuzlarının yapısının bozularak yeni bir maddenin ortaya çıkmasıyla elde edilir. Sodyum ve klor hariç tuz kaynağında bulunan diğer mineral ve elementler ortadan kaldırılır, beyazlatılır, kimyasallarla yıkanır, çok yüksek derecelerde ısıtılır ve birtakım kimyasallar, iyot ve flor eklenerek rafine tuz elde edilir. Sağlığımızın en sinsi ve hemen yanı başımızda bulunan düşmanı rafine tuzdur. Rafine tuzun tek olumlu etkisi ise iyottan zengin bir gıda olmasıdır. Tuza iyot eklenmesi özellikle tuz eksiklikleri olan bölgelerde tiroid sorunlarını azaltmıştır. Pek çok ülkede tuza 10-50 mg/kg iyot eklenmektedir. Fazla tuz tüketimi ile birlikte aşırı iyot alındığında ise fazla iyot başta hipertiroid, hipotiroid, guatr ve otoimmün tiroid hastalıklarına yol açabilir. Bebek anne karnında 13-19 haftalıkken yetersiz iyot alınırsa beyin gelişimi olumsuz etkilenir.
Fazla tuz tüketimi hipertansiyon, böbrek yetersizliği, şişmanlık, eklem ağrısı, kalp yetmezliği, inme, mide kanseri, kemik erimesi, Multiple Skleroz aktivasyonu ve katarakt gibi hastalıklara yol açmaktadır. Birçok çalışmada mide ve böbrek kanseri ile aşırı tuz tüketimi arasında pozitif bir ilişki saptanmıştır. Midede özellikle Helicobacter Pylori’nin (mide mikrobu) neden olduğu mide kanserlerinde tuz tüketiminin önemli rolü bulunmaktadır. Aşırı tuz tüketimi kemik erimesinin önemli nedenleri arasındadır. Tüketilen tuz miktarı ile obezite arasında da paralel bir ilişki vardır. Günde 10 gramdan fazla tuz tüketenler, az tüketenlere göre daha kiloludur. Fazla tuz tüketildiğinde vücut sıvı tutar. Bu durum da eklem ağrılarına neden olur. Yüksek oranda tuz tüketimi çocuklarda ileride hipertansiyon gelişeceğinin göstergesidir. Bebeklik ve çocuk çağında tuzun sınırlandırılması erişkin dönem hipertansiyon riskini azaltır. Dolayısıyla 8-18 gram olan tuz tüketiminin 5-6 grama düşürülmesi ile en az 5 milyon kişinin hayatının kurtarılabileceği hesaplanmaktadır.