Karaciğer yağlanmasının toplumumuzda genellikle önemsenmediğini belirten Peker, “Günümüzde karaciğer naklinin sebepleri arasındaki yağlanma ikinci sırada yer alıyor 20-30 yıl içinde ise karaciğer nakillerinin en sık sebebi olacağı tahmin ediliyor” dedi.
100 karaciğer hücresinden 5 tanesinin ya da karaciğerin ağırlığının yüzde 5’inin yağlanmasına karaciğer yağlanması diyoruz. Karaciğer yağlanması, alkole bağlı ya da alkol dışı sebeplerle oluşan klinik bir tablodur. Bu hastalığın ciddiye alınmasını ve son derece önemli bir sorun olmakla birlikte yeterince bilinmediğini söyleyen Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Kemal Peker, Non alkolik yağlı karaciğer hastalığının yani alkole bağlı olmayan karaciğer hastalığının günümüzde karaciğerin en yaygın hastalıklarından biri olduğunu belirtti.
Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Kemal Peker
“Bu sorunun tüm toplumda yaklaşık yüzde 30 oranında görülmekle birlikte önümüzdeki süreçte karaciğer sirozunun ve buna bağlı karaciğer naklinin en sık nedeni olacağı düşünülmektedir” diyerek önemli uyarılarda bulundu. İşte açıklamaları:
TEDAVİDE GEÇ KALINMAMALI
Hastalık erken dönemde belirti vermediği için hastalar, doktora müracaat etmeyebilir ve geç kalabilir. Karaciğer yağlanması tespit edilen hastaların yakın takip edilmesi, diyet ve aktivite programlarının erkenden ayarlanması gerekiyor. Aksi durumda, tablo tamamen kronikleştiğinde yapılacak tek şey karaciğer naklidir.
OBEZİTEYE DİKKAT!
Karaciğer yağlanması, alkole bağlı ya da alkol dışı sebeplerle oluşan klinik bir tablodur. Alkole bağlı sebeplerle gelişen karaciğer yağlanmasında kadın için günlük 20 gram, erkek için ise 30 gram ve üstü alkol tüketiminin gerçekleşmesi gerekiyor. Karaciğer yağlanmasında obezite önemli rol oynar. Günümüzde obezitenin çok ciddi bir problem olmasıyla karaciğerdeki yağlanma oranları artmış durumda. Non alkolik karaciğer yağlanması oranı popülasyonlara göre değişmekle birlikte ortalama yüzde 30 civarındadır. Tüm karaciğer yağlanmaları siroz ile sonuçlanmaz ama hastaların erken tanı ve takibi bu anlamda büyük önem arz etmektedir. Kronik bir hastalık olan obezite devam ettiği müddetçe karaciğerde yağlanma tetiklenir. Diğer yandan; hiperlipidemi dediğimiz kandaki liflerin arttığı tablolar, hipertansiyon hastalıkları, kronik hepatit taşıyıcıları, obezite cerrahisi sonrası ve diğer başka birçok nedenle karaciğerde yağlanma oluşabilir. Bu nedenle hastaların tanı ve takipleri büyük önem taşır.
GEÇ DÖNEMDE BELİRTİ VERİR
Karaciğer yağlanması erken dönemde herhangi bir bulgu vermez. Bununla birlikte nadir de olsa hastalar sağ üst kadranında dolgunluk hissedebilir. Bazen de karaciğerin gerilmesine bağlı olarak sağ üst kadranda ağrı hissedilebilir. Tablo ilerledikçe fibrozis (karaciğerde yara dokusu oluşumu) ve sirozun geliştiği aşamalarda bulgular daha belirginleşir; erkeklerde tüylerde dökülme, ciltte birtakım değişiklikler olabilir. Hastalık bir üst aşamaya ulaştığında ise karın boşluğunda sıvının birikmesine bağlı asit gelişimi, ciltte ve venöz ağda değişikliklerle kendini gösterir.
HASTALARIN ÇOĞU FARKINDA DEĞİL
Yağlanma çoğunlukla bulgu vermeden seyreder. Bu yüzden hastaların büyük bir çoğunluğu karaciğerlerinde yağlanma olduğunun farkına varmaz. Bu hastalık, çoğunlukla başka bir hastalık araştırılırken tespit edilir. Karaciğer yağlanmasının tespiti, ultrasonografi ya da batın tomografileri ile yapılabilir. Yağlanma oranı hafif bir şekilde olabileceği gibi zamanla karaciğerdeki hepatosit dediğimiz hücrelerin fonksiyonunu yitirmesine neden olabilir. Devamında fibrozis, siroz hatta kansere kadar gidebilecek bir süreci de beraberinde getirir.
Çocuklar için de risk var
Karaciğer yağlanması çocuklarda da önemli bir noktaya geldi. Bahsi geçen yaş aralığında obezitenin artması karaciğer yağlanmalarındaki artışı da beraberinde getirdi. Vücut, bu tablo ile ne kadar erken karşılaşırsa karaciğer hücrelerinde harabiyet daha erken başlayacak, ardından fibriozis (karaciğerde nedbe) ya da siroz gelişecektir.