DOLAR
34,2196
EURO
37,0423
ALTIN
2.965,36
BIST
8.946,13
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Muğla
Açık
21°C
Muğla
21°C
Açık
Perşembe Açık
21°C
Cuma Az Bulutlu
20°C
Cumartesi Çok Bulutlu
18°C
Pazar Açık
18°C

Merhaba Dünya, Balıkçı yaşıyor!

Merhaba Dünya, Balıkçı yaşıyor!
18.04.2023
A+
A-

Bugün 17 Nisan, ‘Dünya Merhaba Günü’. Günü bize armağan eden 133 yaşında genç bir denizci, “Akdeniz’in Ebedi Genci” Halikarnas Balıkçısı… Balıkçı’nın doğum gününü kutluyoruz bugün. Olanca sessizlik ve saygı içinde ve minnet duygusuyla… Ruhu kıvansın, bu yıl, engin maviliğin büyük ozanının aramızdan ayrılışının da 50. yılındayız

T24.com.tr Yazarı Serdar Gündoğ’un dünkü yazısı 

İnsanlar bir yana, siz hiç bir kuşa, bir böceğe ve bir tohuma ve o tohum filizlenip boy verdikçe bir çiçeğe, bir bitkiye merhaba diyerek güne başladınız mı?

Ben güne öyle başlayan birini tanıyorum. Ama siz hiç öyle başlamadıysanız, bugün o şansınız var…

Bugün 17 Nisan, ‘Dünya Merhaba Günü’.

Günü bize armağan eden 133 yaşında genç bir denizci, “Akdeniz’in Ebedi Genci” Halikarnas Balıkçısı…

Balıkçı’nın doğum gününü kutluyoruz bugün. Olanca sessizlik ve saygı içinde ve minnet duygusuyla…

Ruhu kıvansın, bu yıl, engin maviliğin büyük ozanının aramızdan ayrılışının da 50. yılındayız.

* * *

Ne kadar önemini yadsıyacak olmasam da protokolle yapılan anmaların bazen çok sıkıcı olduğunu paylaşmak istiyorum, zorunlu gibi, yapmasak olmaz gibi, sonra ne derler gibi… Gibi gibi yani…

O nedenle, sizinle farklı bir şey yapalım mı bugün?

Halikarnas Balıkçısı’nı bu sütunlarda aramızda yapacağımız bir törenle analım.

* * *

Balıkçı Yaşıyor! 

Aralarında yaklaşık iki yüz yıl var,

‘Aydınlıklar Yüzyılı’ denilen dönemin baş mimarlarından biri idi; Voltaire…

O da hep sürgündeydi, aklı fikri Paris’e dönmekti. Ama hayatının son günlerine dek ayrı kalmıştı

İnanır mısınız?

Neredeyse yeniden yarattığı, ekip biçtiği bir kasabası bile vardı onun. Ölümünden sonra kendi adı da eklenen; Ferney Voltaire…

Birçok ortak yönleri olduğunu size uzun uzun anlatabilirim. Yaradılışla ilgili düşüncelerindeki ortak duygular gibi, yoksul ya da haksızlığa uğramış insanlar için kalemleri ile nasıl harekete geçtikleri gibi de… 

Ben onları en çok,  Voltaire’ in şu sözlerinde buluşturuyorum:

“Gelecek kuşaklar diktiğim binlerce ağaçla beni hatırlayacaklar en azından.”

Dünyayı değiştiren insanlar bu insanlar, dünyayı başka bir yerden alıp daha yaşanılası, daha güzel bir başka yer yapan insanlar;

Voltaire ve Halikarnas Balıkçısı…

Biri 150 yıl önce ‘Alçağı Eziniz’ diye bağırıyordu Avrupa’yı sarmış engizisyon yobazlığına karşı…

Diğeri, Helen uygarlığı masallarını boşa çıkaran ‘Anadolu’nun Avukatı’ olmuştu…

Sadece ressam, yazar, çevreci değil, çağımızın en büyük filozofudur Balıkçı… Yoksa kim; Bodrum’u güzelleştirmeyi ‘yaradılışa bir borç’ olarak açıklayabilir ki?

Server Tanilli, Voltaire’i yazdığı kitabını, şu sözlerle bitiriyor:

Voltaire Yaşıyor…

İnsanlar düşünmeye devam ettikçe, Voltaire de yaşamaya devam edecektir Tanilli için.

* * *

Bu yazımı iki yıl önce Halikarnas Balıkçısı’nın ölüm yıldönümünde yazmıştım ve hızımı alamayıp sonra onun anma günlerinin teması da olan; ‘Balıkçı Yaşıyor…’ diyerek bitirmiştim.

“Doğuruculuk ve yetiştiricilik topraklara tanınır hep. Oysa asıl analığın simgesi denizdir. ‘Deniz sütü’ deniliyor. Denizdir canlıları emziren engin meme…”

Balıkçı, daha önce neyi nasıl gördüysek, neye inandıysak, ona dair bizi sarsan, yeniden düşünmeye iten çok şey yazdı, çizdi…

Mesela antik çağa ilişkin yazdıkları ile uygarlığın batıdan doğduğu yönünde hem fikir olanların tezlerini yerle bir etti.

Tek başına Anadolu’nun avukatı oldu.

Onun Bodrum’a sürgün edilmesine yol açan şey ise Hapishanede idama mahkum olanlar, bile bile nasıl asılmaya giderler’ başlıklı yazısıdır.

Sonunun ne olacağını bildikler halde sevdiklerinin hasretine dayanamayan ve sonrasında cepheye dönseler de kendilerini bekleyen sondan kurtulamayan asker kaçaklarının hazin öyküsü vardır yazısında.

Belki o da sonunun ne olabileceğini göze alarak yazmıştı bu yazısını, kim bilir? Neyse ki, son anda sürgüne çevrilen ceza, kendi adına cennetin anahtarına dönüşmüştü.

* * *

“Bodrum’da gün her tarafta mavi bir nurdur. Öyle mavi ki, insan maviyi toplamak için avucunu göğe açacak ve elini yanaştırıp bakınca, avucunun mavileşmediğine şaşıracak.”

Büyük bir ozan, bir büyük öykücü, bir büyük anlatıcı Balıkçı…

Dinlediğinizde ya da okuduğunuzda kullandığı her kelimenin, o büyük hikayede; bir çekişte tüm duvarın yıkılacağı tek bir tuğla kadar aynı ağırlığı taşıdığını hissedebilirsiniz.  

Sevgili Ataol Behramoğlu, Balıkçının kitaplarından rastgele açtığı sayfalardan okuduğu satırlar için, her düz satırı bir şiirin dizeleri gibi’ demişti.

Nazım da Behramoğlu‘na hak verircesine der ki: “Cevat Şakir büyük şair, hiçbirimiz onun ayarında klasik manasıyla lirik anlayışla şair olamadık.”

Nazım ve Behramoğlu gibi Orhan KemalAtila İlhan ve daha kimler kimler aynı fikirde değil ki…

Yaşar Kemal mesela, Bodrum’a kadar gelip röportaj yaptığı Balıkçı için: “Bizden Nobel’e aday düşünülünce, aklıma ilk Halikarnas Balıkçısı geliyor.” dememiş miydi?

‘İnsan sevgisini de doğa sevgisini de ondan öğrendim’ diye söylüyor en yakın dostlarından Azra Erhat ve ‘ne mutlu Balıkçıya ki Anadolu’su, ne mutlu Anadolu’ya ki Balıkçısı var’ diyor manevi oğlu Şadan Gökovalı.

Balıkçı için ne güzel şeyler söylenmiş ve söylenmeye devam ediyor.

2025 yılında Bodrum’a sürgün edilişinin yüzüncü yılı olacak Halikarnas Balıkçısı’nın ardından yazılanların içinde en güzelini köy enstitülü edebiyatçı Maksut Doğan yazmış.

Onu uğurlamamış, adeta doğumunu alkışlarcasına, aydınlığı karşılarcasına selamlamış:

” Merhaba ey insanların irisi, Merhaba ey deniz gözlüm! Merhaba seni doğuran anaya… Seni Bodrum’a sürenlere Merhaba…”

Merhaba hey koca Balıkçı, sen çok yaşa!

Eyvallah.