DOLAR
34,7784
EURO
36,7823
ALTIN
2.946,32
BIST
10.081,00
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Muğla
Yağmurlu
10°C
Muğla
10°C
Yağmurlu
Pazar Yağmurlu
12°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
13°C
Salı Yağmurlu
13°C
Çarşamba Parçalı Bulutlu
15°C

Tuvallerinde hep mücadele var

Tuvallerinde hep mücadele var
21.02.2022
1.310
A+
A-
Aktur tatil sitesi

Orhan Taylan’ı 1 Mayıs’ın simgesi, bir işçinin dünyayı elleri arasında tuttuğunu gösteren afişten ve 12 Eylül’de Evren’in sildirmeye çalıştığı Antalya Belediyesi İşhanı’nın duvarındaki ‘Prometheus’ resminden hatırlıyoruz.

Eda Köprü YILMAYAN

Ressam Orhan Taylan yeni sergisiyle Kızıltoprak Sanat Galerisi’nde. Devrimci ressamı 1976 yılında çizdiği, hepimizin hafızasında kazılı olan 1 Mayıs’ın simgesi haline gelen, bir işçinin dünyayı elleri arasında tuttuğunu gösteren afişten ve Antalya Belediyesi İşhanı’nın duvarına yaptığı Prometheus resminden hatırlayanlar olacaktır. Duvar resmine ilgi duyan ve bunun eğitimini almak üzere Roma Akademisi’nde okuyan Orhan Taylan Türkiye’ye döndüğünde Türkiye İşçi Partisi’ne üye olur ve birçok sendikanın afişlerini tasarlar. Tiyatro dekorlarının yanı sıra duvar resimleriyle de adından sıkça söz edilir. Özellikle 12 Eylül döneminde Kenan Evren’in sildirmeye çalıştığı Prometheus resmi bir efsaneye dönüşür. Resmin üzeri kapatılmaya çalıştıkça her seferinde boya akar, ateşin tanrısı Prometheus yüzünü yeniden gösterir. Kenan Evren çareyi tel fırçalarla resmi kazıtmakta bulur. Onun yerine de “Ne mutlu Türküm diyene” yazan bir yazı ve bir Atatürk profili yaptırır. Aziz Nesin 1980 darbesinin ardından üç, dört sene sonra Antalya’ya gider ve duvarı görür. “Ya burada Orhan’ın resmi vardı. Ne oldu o resim?” der. Durumu öğrenince “Bunu yaptıranın elleri kırılsın inşallah” demiş ve yapan adamın iki eli bir yıl içinde felç olur.*

Orhan Taylan da 1979 yılında Antalya’ya gittiğinde duvar resmini, kullandığı boyaların sıcağa dayanıp dayanmadığını görmek ister ve Antalya Belediyesi İş Hanı’nın olduğu yere taksiyle gider. Taksiden inip resmine bakar ve mutlu bir şekilde taksiye biner. Taksiciye resmi kendisinin yaptığını söyleyince taksici inanmaz. Hüviyetini göstermek zorunda kalır. Taksici onu arkadaşlarıyla tanıştırmak için taksi durağına götürür. Çünkü Antalyalılar duvar resmini çok benimserler, silinmesini de istemezler. Taksiciler Orhan Taylan’ı “Altın bilekli abimiz” diye karşılar. Taylan da mutluluğunu “Hayatım boyunca aldığım en değerli ödüldür” diye ifade eder. Devrimci bir gelenekten gelen, resim sanatının önemli isimlerinden, kendi tanımıyla soyut figüratif resimler yapan Orhan Taylan’la yeni açılan sergisini konuştuk.

Roma’da aldığınız eğitimin ardından Türkiye’ye döndüğünüzde Türkiye İşçi Partisi’ne üye oldunuz ve pek çok sendika için afişler tasarladınız. Hatta serigrafi öğrendiğiniz için afişlerin basımını da kendi evinizde yaptınız. Şimdiki afişleri nasıl buluyorsunuz?

Gençlik yıllarımızda resim satmak olanağı olmadığı için bir süre afişler yaptım. Resim bilen biri için zor bir iş değil. Daha sonra sadece resim yapmaya yöneldim. Artık uzun zamandır grafikle ilgilenmediğim için şimdiki çalışmaları bilemiyorum.

Figüratif resimler yapıyorsunuz. Kadınlar çizimlerinizde ön planda. Ancak yüzleri çok belirgin değil. Bu özellikle tercih ettiğiniz bir şey değil mi?

Evet, yüzleri gizleyerek bir figürün kişilikten uzaklaşmasını sağlıyorum. Resim Ayşe’nin resmi değil, ‘bir kadın’ın resmi oluyor. Zaten resim sanatında, izleyicinin ilk bakmak isteyeceği ögeleri saklayıp, dikkati farklı yerlere çekmek diye bir yöntem vardır. Mesela Rembrandt’a bakın; gözleri koyu lekelerle belirsizleştirip, yakaya beyaz bir leke koyar. İlginç bir gerilim sağlar.

Orhan Taylan

Soyut figüratif resim tanımı yapılıyor çalışmalarınız için. Soyut figüratif resmi nasıl tanımlamak gerekir?

Ben böyle tanımlıyorum. Figüratif bir resimde mekânı, dolayısıyla zamanı belirsiz bırakırsanız, onu gerçek ortamdan, zaman ve mekândan, soyutlamış olursunuz.

Bir röportajınızda “Şiir gibi resim yapabilmeyi tasarladım oldum olası” diyorsunuz. Her resminizde bu şiirselliği yakaladığınızı düşünüyor musunuz?

Burada şiirsellik gibi derken, baygın renkler, belirsiz figürler çizmekten söz etmiyorum. Her resimde değil tabii, ama yer yer şairlerin kullandığı gibi metafor kullanabilmeyi kastediyorum. O zaman izleyiciye, kendi birikimine göre, kendi yorumunu yapma özgürlüğünü veriyorsunuz. Bu, izleyiciyi de yaratı sürecine katmak demektir.

Kızıltoprak Sanat Galerisi’nde serginiz şubat ayı boyunca devam edecek. Resimlerinizde görmeye alışık olduğumuz çizimler var. Çok az da olsa aralarda çiçek resimleri var. Necil Beykont’un sizinle yaptığı söyleşiden oluşan kitapta ilk çiçek resmini Mamak Cezaevi’nde çizdiğinizi söylüyorsunuz ve tellerin önünde duran bir ay çiçeği çiziyorsunuz. O resmi saklıyor musunuz hâlâ?

Hayır, maalesef. Resimler satılıyor, gidiyor. Ancak iyi bir fotoğraf arşivi yaparak, belgeleyerek saklayabilirsiniz. İlk çiçek resimlerini cezaevinde çizdim; çerçevelerine sığmayan, taşmak isteyen çiçeklerdi. Böyle bir duygu yüklüyordum onlara. Önceleri, beyaz çiçekler olan, Manolya ve Gala resimleri de yaptım. Yerine oturunca özel anlamlar taşıyabiliyorlar. Erken dönem resmimizde Çallı gibi ressamların böyle eserleri vardır. Şimdilerde renk resmi yapmaya yöneldim; çiçeklere de tabii özellikle güllere, türkülerimizde olduğu gibi, en çok kırmızı rengi yakıştırıyorum. Ama okurlarımız sadece kırmızı sanmasınlar; her kırmızının yanı başında mutlaka yeşilin bir tonu vardır, çünkü canlılık zıtların birlikteliğinden oluşur.

*Orhan Taylan’ın öğrencisi Necil Beykont’un kaleme aldığı kitapta Orhan Taylan’ın resme nasıl başladığı, Roma Akademisi’ndeki öğrencilik yılları, 1968 dönemi, ülkeye dönüşü, Yaşar Kemal, Kuzgun Acar gibi dönemin ileri gelen aydınlarıyla dostlukları, Türkiye İşçi Partisi’ne üye oluşu, çeşitli sendikalara yaptığı afişler, tiyatro dekorları, askeri darbeler, toplatılan kitaplar, hapishane yılları, o dönemin aydınlarının yaşadıklarına rağmen direnmeye devam etmeleri, hapishane duvarları arasında çiçekler çizmeye başlaması, zihinsel ve entelektüel dünyasına ilişkin tüm detaylar ve anıları yer alıyor. Ayrıca Taylan’ın anlatımlarına ilişkin detayları, resimlerini kitapta yer alan QR kodlar okutularak görmek mümkün.