Ne kadar 12 ay turizm iddiaları özellikle belediye seçimlerinde havada uçuşsa da yılın 6 ayı turizm! 6 ayı inşaat olan bir ilçede yaşıyorsanız kafanızın içinde mi dışında mı anlayamadığınız ve fakat artık kanıksadığınızı sandığınız inşaat makinalarının ‘tak tak’ları psikolojinizin bir parçası oluyor.
“Siyasi kültürümüzün en sorunlu noktalarından biri şu, ülkemizde siyasiler dinlemeyi bilmez.”
Bu sözler, Konda Araştırma Genel Müdürü Bekir Ağırdır‘a ait.
Hocamızın son kitabı, ‘Bize Yeni Bir Söz Lazım’da yer alan bu tespit yanında kitabın, herhangi bir sayfasını çevirdiğinizde toplumsal ve siyasi yaşamımızın son derece önemli bir kesitini tek bir cümleyle ne de güzel ifade ettiğini görebileceğinizi şimdiden garanti ederim.
Başucumda bir dünya kitap var bu ara. Onlar bana bakıyor ben onlara.
Ülkemizin en büyük ihtiyaçlarından birini ‘uzlaşma kültürü’ olarak sıkça dile getiren Bekir hocanın son iki kitabı yanında bir de Türkiye İşçi Partisi’nin Genel Başkanı Erkan Baş‘ın, ‘Yaşamak İçin Sosyalizm’ kitabı ile göz göze bile gelemiyorum kaç gündür.
Ne zaman okumak için kafamı kaldırsam kafamın içinde o ‘tak tak’lar yeniden başlıyor…
Bu sözleri bir yazım dili olarak kullanmıyorum, gerçekten böyle oluyor…
Bir şey, kafamın içinde beni ayağa kaldırmak istiyor, yazmamı, anlatmamı ve dahası kendimle birlikte tüm kenti ve hatta tüm ülkeyi ayağa kaldırmam için adeta beni kırıp döküyor.
Çünkü aynı şey; tüm HAK‘sızlığa, tüm HUKUKsuzluğa, tüm ADALETsizliğe rağmen ‘Akdeniz Fokları’nın da kalan birkaç üreme sahillerine sahip Bodrum Cennet Koyu Gökburun’un yaban hayatının da başına geliyor.
Tak, tak, tak!..
Günlerdir uyuyamıyorum…
Bir kasaba nasıl olur da, hem kültürü, tarihi ve doğal güzellikleri ile övünür ve hem de bu değerlerini öne çıkarmış, dünyanın en büyük çevrecisi sayabileceğimiz Halikarnas Balıkçısı’nı her doğum ve ölüm yıldönümünde eşsiz bir şekilde anarken bu katliama neden izin verir, nasıl sessiz kalır aklım, havsalam almıyor.
Bu ikiyüzlülüğe dayanamıyorum…
Bilmeyenler için ya da hâlâ anlamak istemeyenler için bir kez daha ve kısaca anlatmakta fayda var.
Neyi mi?
Milletin anasının hakkından geleceğine olan salvolarına itibar edilmeyen Mehmet Cengiz’in sahip olduğu Cengiz İnşaat’ın bağlı şirketlerinden birine, aslında mülkiyetinde olmayan, hukukta adına ‘yolsuz tescil’ denilen katakulli ile sahip olunan(!) bir arazi için Bodrum Belediyesi tarafından verilen gayri hukuki yapı ruhsatının da itibarsız bulunduğunun kamuoyu tarafında tabii olarak ‘yollu tescilli’ olmasını.
(Bu arada birkaç gün önce, İyi Parti Muğla Milletvekili ve İyi Parti Yerel Yönetimler Başkanı Metin Ergün kendi sosyal medya hesabından da duyurduğu ve basına da gönderdiği kamuoyuna başlıklı açıklaması ile özelleştirme ihalesinin iptal edilmesine karşın bunu dikkate almayıp tapuda ilgili şirket adına tescil işlemi yapan memurlar hakkında ‘Yolsuz Tescil’ yaptıkları gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.)
Bu suç duyurusu, acaba ruhsatı düzenleyenler için de mi yapıldı soruları geliyor, bu da biline…
Bir yandan Bodrum yakınında ve ülke genelinde çevre sorunları konusunda duyarlılık gösteren diğer yandan Cennet Koyu’nda yapılan kültür, tarih ve doğa talanına müsaade eden bir yerel yönetim anlayışı!
Bunun nasıl olabildiği konusunda yazımın başında ipuçları vermeye çalıştım.
MUÇEP (Muğla Çevre Platformu) Bodrum Meclisi’nin* de destek verdiği TMMOB (Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odaları Birliği) Bodrum İlçe Koordinasyon Kurulu’nun açıklamasına geçen hafta değinmiştim.
Bu açıklamada çok önemli bir maddeye dikkatinizi çekmek istiyorum:
“Bodrum Belediyesi bu usulsüz işlemleri yapan kamu kurumları yerine elindeki bu belgeler ile TMMOB’dan görüş alsaydı; kuşkusuz bugün hukuk tanımaz kamu kurumlarının arasındaki yerini almayacaktı.”
İsterseniz bundan sonrasına Bekir hocamın kitabında yazılanlara geri dönerek devam edelim.
Hocam, ülkemizde siyasilerin dinlemeyi bilmediği tespitini yaparken öncesinde artık seçmenin de öğrendiği ve bildiğinin siyasetçilerin ve partilerin anlattıklarından ya da kendi bireysel deneyimlerinden fazla olduğuna işaret ediyor.
Ve eğer siyasetçiler ve de partiler susmayı bilirse, öğrenirse gerek bireyler ve STK’larla meslek örgütlerinden çok şey öğrenecekleri değerlendirmesini yapıyor…
Özetle susmayı bilene, dinlemeyi bilene çağımızda çok aktörlü hale gelen kamuoyunun tarihi fırsatlar sunabileceğini anlatmaya çalışıyor hoca ve anlatıyor da.
Tabii okumayı da bilene…**
Haftalardır, demokrasinin ancak ve ancak yerelden genele doğru gelişebileceğini, bu anlamda yerel yönetimlerin demokrasi deneyimlerinin önemli olduğunu, halkın yönetime katılımındaki engellerin ortadan kaldırılması ve aslında bunun yasal hazırlıklarının da özellikle altılı masa tarafından konuşulması ve hayata geçirilmesi düşüncemi tartışmaya açmaya çalışıyorum.
Bu anlamda sosyalist belediye başkanlarının yerel yönetim tecrübeleri bu köşede yazıldı.
Solun teorisini sevimli bulan ve eyleme geçme potansiyeliyle pek karşılaşmamış olan romantiklere inat dünyada ve ülkemizde yerel yönetimler bazında örneklerine bakıldığında solun bize getirdiği birikim; gelişmiş bir yerel demokrasi pratiği ve devamında örgütlü bir toplum deneyimini çok değerli buluyorum.
Siyasilerin iletişim dedikleri şeyin kendi gündemleri ve konuşma metinlerine bağlı ve bağımlı olduğunu da ileri süren Bekir hocamız, aslında siyasilere toplumun her kesiminin fikirlerine açık olun mesajını samimiyetle ve kuvvetle iletme çabasında yıllardır.
Bodrum Belediyesi tarafından Cengiz İnşaat’ın bağlı şirketlerinden birine verilen ve kent paydaşları ve meslek örgütleri tarafından gayri yasal olduğu güçlü bir şekilde dile getirilen yapı ruhsatı, bu anlamda tarihi bir fırsat sunuyor diyebilirim.
Eleştiri, karşı görüş değildir. Eleştiri katılımdır. Eleştiri sorun getirmez. Eleştiri çözüm getirir. Dinlemeyi öğrenebilmiş olanlar için fikirlere açık olmak, eleştirileri can kulağı ile dinlemek demokrasidir…
Bunca şeyi, hocamın son kitabının sadece 165. sayfasında gördüklerimden yola çıkarak yazdım.
Niye yalan söyleyim, henüz kitabı bitirememiş olmakla birlikte kendisine müteşekkirim…
Erkan Baş başkanın kitabına gelince; sosyalizmi kitabında öyle bir anlatıyor ki, sosyalist olmayanlar bin pişman olur gibi:
“Toplumsal adaletsizlikle birlikte kapitalizmin yarattığı ekolojik yıkım dünyamızı yaşanmaz bir hale getiriyor, insanlığı bir sona doğru sürüklüyor…”
Şimdi, Bodrum adına, bu şahane kentin partilerine, meclis üyelerine, yerel yönetimin temsilcilerine sesleniyorum:
Bu işte bir yanlışlık var… Bodrum halkına kulak verin.
Yaşamak için…
Eyvallah.
* Geçen hafta yazımda MUÇEP Bodrum Şubesi olarak yazmıştım. Değerli dost, Güney Şirin MUÇEP Bodrum Meclisi olarak bir düzeltme yaptı, teşekkür ediyorum.
** Bekir Ağırdır / Bize Yeni Bir Söz Lazım. Sayfa, 165
T24.com dan alınmıştır