Bodrum Belediyesi Kent Konseyi yaptığı asın açıklamasında yetkilileri göreve çağırdı.
Açıklama;
SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAMI VE ELBETTE TURİZMİ DE YOK EDİYORSUNUZ!
KIYILARDA TALAN İÇİN YASAL GÖRÜNÜMLÜ YASAYA AYKIRI KILIF HAZIRLAMA ÇABALARINA DUR DİYORUZ!
YETKİLİLERİ GÖREVE DAVET EDİYORUZ!
Bodrum kıyılarında, Anayasa ve yasalar hilafına, koruma kullanma dengesi gözetilerek oluşturulması gereken kamu kullanımını sınırlayan, engelleyen, kıyının doğal yapısını değiştiren, ekolojik dengenin, yani yeryüzünde canlı cansız tüm varlıkların birlikte, havanın, suyun, toprağın denge içinde yaşamını sürdürmesini ortadan kaldıracak bir süreç ile karşı karşıyayız.
Şöyle de diyebiliriz; Anayasa’nın 56. Maddesi ile güvence altına alınmış olan “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” maddesi yok sayılmaktadır.
Bodrum kendine özel doğal, tarihi, kültürel yapısı, koyları, kıyıları, yaşamı ile bu kadar sevildi ve geldiğimiz gibi dönemediğimiz bir kent oldu.
Ama işletmelerin turizm adına sığınarak kıyılara yaptıkları fütursuz müdahaleler sonucu, Bodrum’un o müstesna kıyılarının doğal yapısı bozuldu, bozuluyor. Kıyıların kayasını, taşını beğenmeyen kum seriyor, kumunu beğenmeyen başka kum seriyor, seviyesini beğenmeyen tıraşlıyor, büyüklüğünü beğenmeyen kıyıya, denize platform iskele çakıyor. Oluşturulan bu çakma sahillerdeki akla hayale gelmeyecek haksız ve hukuksuz müdahaleler; kıyıyı, denizi, denizdeki canlıyı, bizleri, sürdürülebilir yaşamı ve elbette turizmi de yok ediyor. Oysa; “Sürdürebilir Turizm, Sürdürebilir Çevre ile mümkündür”.
Bu nedenle canlıların yaşamını ve sağlığını korunması, ekolojik dengenin bozulmaması için çevre kirliliğinin önlenmesi gerekmektedir.
Burada özellikle dikkat çekmek istediğimiz nokta şudur; kıyıda, denizde, toprakta…sadece kimyasal bir madde dökülünce kirlilikten, yasaya aykırılıktan, hukuksuzluktan bahsedemeyiz. O kıyıya bal da dökseniz doğal olanı, doğal akışı, doğal yaşamı bozuyorsunuz. Çevre bizim dünyadaki tek ortak ve en büyük evimizdir. Bu nedenlerle dökülen maddenin sadece insan, canlı sağlığına zararlı olup olmaması üzerinden dar ve sınırlı süreli bir çerçevede değerlendirilmesi hem ekolojik olarak hem de yasal mevzuat çerçevesinde mümkün değildir.
Türk Ceza Kanunu 1. Maddesi; “Ceza Kanununun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir.” olarak yazılıdır. TCK 181 – 184. Maddelerinde “Çevreye Karşı Suçlar” başlığı altında düzenleme yapılmıştır. Bu maddelerde çevreye karşı kasten ve taksirle işlenen suç ve cezalar tanımlanmıştır. Dikkatinizi çekmek istediğimiz nokta çevrenin zarar görme ihtimalinden bahsedilmesidir. Yani bu suçun oluşması için insan sağlığının doğrudan zarar görmesi bir koşul değildir. Yüksek mahkeme kararları da bu yöndedir. Aşağıda detayını verdiğimiz karar şunu söylemektedir:
YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/26925 Karar: 2017/2169 Tarih: 27.02.2017 kararı bu konuda örnektir: Türk Ceza Kanununun 181. maddesinin birinci fıkrasında suç olarak düzenlenen atık veya artıklarla çevrenin kasten kirletilmesi fiili, kanunlarda belirtilen teknik usullere aykırı olarak, çevreye zarar verecek şekilde atık veya artıkların alıcı ortamlar olan toprak, su ve havaya kasten verilmesidir. Buna göre suç, atık veya artıkların teknik usullere aykırı olarak bir defa alıcı ortama verilmesiyle oluşacaktır.
Fıkrada sözü edilen “ilgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırılık” hali; 2872 Sayılı Çevre Kanunu…. gibi kanunların, kapsadıkları alanlarla ilgili olarak “çevreyi kirletmeme” ilkesi gereğince çerçeve olarak benimsedikleri düzenlemelere dayanılarak oluşturulan yönetmeliklerde açıklanan ve somut olayın özelliklerine göre değerlendirilecek olan, arıtma, depolama, imha etme, taşıma, koruma, alıcı ortama verme, uzaklaştırma gibi hususlar bakımından öngörülen yükümlülüklere aykırı davranmayı ifade etmektedir.
“Çevreyi kirletmeme” prensibi ise genel olarak 2872 Sayılı Çevre Kanunu’nun “Kirletme Yasağı” kenar başlıklı 8. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “Her türlü atık ve artığı çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.
Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle, kirlenmenin meydana geldiği hallerde ise kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.”
Yine aynı Kanunun “Tanımlar” kenar başlıklı 2. maddesine göre atık, herhangi bir faaliyet sonucunda oluşan, çevreye atılan veya bırakılan her türlü madde, alıcı ortam ise hava, su, toprak ortamları ve bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerdir. Mevzuatımızda tanımı bulunmayan “artık” ise; öğretideki düşüncelerden de yararlanılarak, bir maddenin tüketimi, kullanımı ya da harcanmasından sonra artan, geriye kalan kısım olarak tanımlanabilir.
Türk Ceza Kanunu’nun “çevreyi kasten kirletme” suçunu düzenleyen 181/1, “taksirle kirletme” suçunu düzenleyen 182/1 ve 2872 Sayılı Çevre Kanunu’nun 8. maddelerinde suçun unsuru olarak kabul edilen “çevreye zarar verecek şekilde” kavramı ise, “gerçekleşen somut bir zararı” değil, “zarar vermeye elverişliliği, zarar ihtimalini” anlatmaktadır. Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere atık veya artığın; kasten su, hava ve toprak şeklinde gruplandırılan alıcı ortama ya da bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerden birine verilmesi ile suç oluşacaktır. Çevrenin kasten kirletilmesi, kanunda tehlike suçu olarak düzenlenmiştir. Zararın gerçekleşmesi, bu suçta unsur olmadığı gibi cezalandırma şartı da değildir.
02.04.2021 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanı Sn. Murat Kurum twitter adresinden Bodrum için paylaşımlar yaparak “ Bodrum’da bazı otel ve tatil köylerinin plaj düzenleme çalışmalarında mermer ve kuvars tozu kullandıklarına yönelik şikayetler üzerine inceleme başlattık, ekiplerimiz sahillerimiz eski haline dönene dek çalışmalarını sürdürecek “, “ güzel koylarımızın kirletilmesine asla izin vermeyeceğiz, koylarımızı en güzel haliyle geleceğe taşımak için çalışacağız, kaçak yapılaşmayla da mücadelemizi kesintisiz sürdüreceğiz ” dedi.
Sayın Bakan’a sesleniyoruz; Bu yapılanlar plaj düzenlemesi değildir. TCK ve ilgili mevzuat çerçevesinde çevreye karşı işlenmiş suçlardır.
Sahile, kuvars, çakıl, kum veya ne döküldüyse, bunlar sahilden toplatılsa da artık o sahil eskisi gibi değil, olamaz da. Denize karıştı. Deniz canlıları zarar gördü. Bir kuş o suyu içti. Kim bilir hangi sahilde yüzen biri de o suyu yuttu.
Yaşamımız, ekolojik denge zarar görmüştür. İnsan eliyle doğaya yapılan bu müdahalelerinin sürdürülebilir yaşama dair çok ağır sonuçları olduğundan doğanın parçası olan kıyılar da ormanla, sulak alanlar, denizler… gibi Anayasa, Yasa ve Uluslararası sözleşmeler ile korunmaktadır. Kıyı Yasası’nın amacı 1. Maddede “Deniz, tabii ve suni göl ve akarsu kıyıları ile bu yerlerin etkisinde olan ve devamı niteliğinde bulunan sahil şeritlerinin doğal ve kültürel özelliklerini gözeterek koruma ve toplum yararlanmasına açık, kamu yararına kullanma esaslarını tespit etmek amacıyla düzenlenmiştir” diye belirtilmiştir. Yasa doğal ve kültürel özeliklerini gözeterek korumak diyerek temel çerçeveyi çizilmiştir.
Peki bu kadar yasal düzenlemeye rağmen bu hukuksuz, haksız müdahaleler nasıl yapılıyor? Buna yol açan idari işlemlerden biri bahsedeceğimiz belgelerde görülüyor.
Elimizdeki iki yazıdan birincisi, Muğla Valiliği İl Tarım Ve Orman Müdürlüğü’nün tarihi görülmeyen 13199266-145-464888 sayılı yazısıdır. Aksoy Girişimcilik Enerji ve Turizm AŞ’ne verilen cevapta; 12.02.2021 tarihli dilekçe ile deniz içi temizliği ve sonrasında kıyıya kum serilmesi konusunda izin istendiği ve İl Müdürlüğünce bir sakınca bulunmadığı belirtilmiştir. Ve firma tarafından bu belgeye dayanarak deniz içinde iş makinası ve kepçe ile çalışma yapılmıştır.
Diğer belge Muğla Valiliği İl Tarım Ve Orman Müdürlüğü’nün 18.03.2021 tarihli E-13199266-140.99-878939 sayılı yazısıdır. İnci Turizm Otelcilik.ve Tic. A.Ş’ ne verilen cevapta; 16.03.2021 tarihli dilekçe ile kıyıya kum serimi için kurum görüşü istendiği belirtilerek “İl müdürlüğümüz teknik personellerince mahallinde yapılan denetim sonucu hazırlanan ve ekte sunulan “teknik rapor” da belirtilen hususlar göz önüne alınarak uygundur “ denmiştir.
Bu iki yazı ile Muğla Valiliği İl Tarım Ve Orman Müdürlüğü’nün YETKİSİZ VE GÖREVSİZ işlem yaptığı kanaatinde olduğumuzdan Cimer ve Muğla Valiliği nezdinde müracaat sürecimiz başlatılacaktır.
Kıyılardaki bu işlemler her zaman şikayete konu edilmektedir. Ancak mevzuatın dağınıklığı, kurumlar arasındaki görev ve yetki karmaşası, Bodrum Belediyesi’nin yetki kullanımında zaman zaman pasif ve İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün yazılarında yaptığı gibi sorgulamaz tavrı da bu talanın fütursuzca devam etmesine yol açarak bu karanlık sona gidişi hızlandırmaktadır.
Çevre unsurlarına zarar verenlere, ekolojik dengeyi bozacak işlem yapanlara ve çevreyi kirletenlere ceza hukuku ve ilgili yasal mevzuat mekanizmalarının uygulanması çevrenin korunması, ekolojik dengenin bozulmaması ve sağlıklı bir çevrede yaşamamız için çok önemlidir.
Kıyı talanına yasal görünümlü yasaya aykırı kılıf hazırlama çabaları ve haksız ve hukuksuz uygulamalara karşı, idare ve işletmeler nezdinde cezai ve hukuki süreçlerin başlatılması için Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı’nı, Muğla Valiliği’ni, Bodrum Belediyesi’ni göreve davet ediyoruz!
Yerel ve merkezi kurumların görev ve yetki karmaşasının da neden olduğu bu süreçlerin zarar göreni çevre ve ekolojik denge ve dolayısıyla sağlıklı yaşam hakkı oluyor.
05.04.2021
Bodrum Kent Konseyi