DOLAR
32,5678
EURO
34,9466
ALTIN
2.425,29
BIST
9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Muğla
Az Bulutlu
21°C
Muğla
21°C
Az Bulutlu
Perşembe Açık
23°C
Cuma Parçalı Bulutlu
25°C
Cumartesi Açık
25°C
Pazar Açık
27°C

Bir Başarısızlık Öyküsü

Ben 78 kuşağındanım. Hani şu meşhur, efsane 68 döneminden sonraki nesilden. Biz onlar kadar cesur olamadık, onlar kadar birlik olamadık, onlar kadar kavga da edemedik ama son gerçek asi kuşakta bizdik. Bizden sonrakilerden pek bahsetmeye gerek yok sanırım, çünkü hepsi uysal, özenti, ezberci, korkak, boş kuşak çıktılar..

Neyse asıl konumuz bu değil !

Mevzumuz en güncel olandan. Hani özellikle sosyal medya da geyik konusu olan dolar ve euro üvey kardeşlerin hızlı yükselişleri ve buna bağlı olarak saçma sapan boyutlara varan hayat pahalılığı.

Elbette memleket ilk defa krizlerden geçmiyor. Bu ülke de öyle şeyler oldu ki, covid movid onların yanında hikaye kalır.

Peki neden dolar ve euro biraderler geçmiş dönemlerde bu kadar sükse yapmadılar da, şimdi coştular ?

Bence bunun birbirine bağlı ama aynı zamanda birbirinden ayrı görünen birden fazla sebebi var.
Öncelikle geçmiş siyasi iktidarlar başta A.B.D olmak üzere Avrupa Ülkeleriyle daha uyumlu bir politika çizdiler. Etliye, sütlüye, tuzluya fazla bulaşmadılar. Büyük patronlar ne dedilerse hemen hemen hepsini yaptılar. Şimdiki iktidar da başlar da bunu yaptı, zaten dolar ve euro kardeşler uzun yıllar sessiz sakin kaldılar.

Ne olduysa şu anda ki iktidarın ortağı M.H.P. Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin hükümete ortak olmasıyla başladı. Devlet beyi hepimiz artık biliyoruz. Onun o politikadan, uzlaşmadan uzak, asarım, keserim tavrı Cumhurbaşkanımız Erdoğan’nın da pusulası oldu. Tıpkı sayın Bahçeli gibi sayın Erdoğan’da aynı lügatı kullanmaya başladı. Sadece lügatla da kalmadı, sınırları aşan ama A.B.D izinli çılgın, masraflı ama sonuç itibariyle bomboş hamleler yaptı. Neden A.B.D izinli dediğimi sanırım anlamışsınızdır.
Dur dediklerin de hemen durdu bizimkiler çünkü.
Bu arada bizimkiler tabiki birçok hassas noktayı unuttular. Herşeyden önce yaşadığımız yüzyıl da öyle bağırmayla çağırmayla birşey çözemezdiniz. Artık ne kılıçla savaşan ordular vardı, ne de tüfekle saldıran piyadeler. Birileri bir gece ansızın basıyorlar bir iki düğmeye, al sana anında kriz. Yani artık savaşlar topla tüfekle değil para ile yapılıyor. Hemde gözünüzün içine baka baka, yüzünüze güle güle yapıyorlar bunu.

Bir peki daha bırakıp devam edelim mevzuya !

Geçmiş krizlerde neden gıda fiyatları bu kadar uçuk boyutlara gelmedi?

Her ne kadar şimdiki hükümet aksini söylese de, hepimizin evlerinde şeker çuvallar ile bulunurdu, un aynı şekilde, yağ zaten teneke teneke olurdu. Patates, soğan, zeytin, peynir nerdeyse bedava denilebilecek fiyatlardaydı. Öyle ki evlerimiz de stok yaptığımız bölümler olurdu. Hadi şimdi stok yapında görelim ?

Matematikle bile izahı olmayan şimdiki fiyatları sadece dolar ve euro kankalara bağlamak doğru olmasa gerek.

Eskiden bu memleket’te gerçekten tarım ve hayvancılığa destek olunurdu. Üreticiyi destekleyen, devletin kırsal kesimlerine kadar yayılmış kurumları vardı. Hepsini kapattılar şimdikiler. Arada çıkıp çiftçiye şu kadar para dağıttık, bu kadar dana verdik diyorlardı.

BİR BAŞARISIZLIK ÖYKÜSÜ

Eskiden ülkenin geçim kaynaklarını saydığımızda, ilk iki sıra da tarım ve hayvancılık vardı. Şimdi geçtim danayı manayı samanı bile dışardan alıyoruz. Elimiz de birtek turizm kaldı, o da yarım yamalak gidiyor, hatta gitmiyor, gidiyormuş gibi gösteriliyor.

Yani sonuç olarak gelinen nokta tesadüf değil. Bunu sadece dış güçlere falan bağlamak minareye tekme atmaya çalışmaktır. Gerçek şu ki, koca bir başarısızlık öyküsü yazdılar ve hepimiz o öykü de kaybedenleriz..

polat-galle