Toplum olarak takıldığımız, yanıldığımız, yorumlarken yanlışa düştüğümüz ciddi bir konu var. Bizler halk olarak, hatta politikacılarımız da bunu yapıyorlar, siyaset’i yorumlarken Devlet’i ve Hükümet’i, yani siyasi iktidarları karıştırıyoruz. Bu da genellikle birbirimizi anlamamamıza, taraf olmamıza, onlara şuursuzca bağlanmamıza neden oluyor. Oysa devlet başka birşeydir, iktidarlar başka birşeydir.
Bu gerçek kişinin malına, mülküne, koluna, bacağına, anasına, babasına, atına, eşşeğine, gözüne, gönlüne, göre değişmez…
Vatandaşlar siyasi iktidarları eleştirdiklerinde, bu devleti sevmedikleri, istemedikleri anlamına gelmez. Mesela geçmiş Türk Tarihine girersek; Mete Han var, Attila var, Alparslan var, Timur var, Kanuni Sultan Süleyman var, Fatih Sultan Mehmet var, Atatürk var vs vs. En yakın tarihimize gelirsek; Özal var, Demirel var, Ecevit var. Peki bunlar öldüklerinde devlet sona mı erdi, Türk Tarihi bitti mi ? Elbette hayır, çünkü devletler de kişiler geçicidir, baki olan sadece devlet’tir. Tabiki liderler yaptıklarına göre iyi veya kötü anılırlar, ona göre tarih ve gönül sayfalarında yerlerini alırlar. Örneğin kimisi var ismi anılmaz, kimisi var ismi kazılmıştır her yere…
Günümüzde özellikle bu konu çok sorun olmaya başladı. Örneğin, şuan devlet idarecesi olan, yani halk tarafından devleti yönetmekle görevlendirilen sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın politikalarını, fikirlerini, söylemlerini beğenmeyenleri hemen, devlet düşmanı, hain, terörist vb ilan ediyorlar. Halbuki kimse onun gibi düşünmek zorunda değil, onun fikirlerini savunmak zorunda değil, ona destek olmak zorunda değil. Birileri ona katılmıyorlar diye, onun gibi düşünmüyorlar diye, hatta onu sevmiyorlar diye bu devlet’i sevmedikleri, yaşadıkları topraklara düşman oldukları anlamına gelmez ki. Onlar sadece onu ve politikalarını beğenmiyorlar. Kanuni’ye de muhakkak karşı olanlar olmuştur, Fatih’e de, Atatürk’e de. Dünyanın hiç bir ülkesinde bir siyasetçi veya lider ülkedeki insanların tamamından destek, onay almamıştır alması da mümkün değildir. Tabi eski tarihte yönetim şekilleri günümüzden farklı olduğundan sesler kısık çıkmış hatta hiç çıkmamış olabilir, bu ayrı bir konu. O zamanlar daha mı iyiydi, böyle daha mı iyi, o da ayrı bir tartışma konusu elbette. Yani bunlar bile eleştirilmişlerse, politikaları bazı kesimler tarafından beğenilmemişse, müsade edin de sayın Erdoğanı da, eleştirsinler, beğenmesinler yani…
Özellikle yaşadığımız çağda teknolojinin gelişmesiyle insanlar sokağa çıkmadan da fikirlerini yazılı veya sözlü olarak belirttiklerinden ve bunu yüzlerce, binlerce, hatta milyonlarca insana duyurabildiklerinden siyasetin çok daha fazla içine giriyoruz, dahil oluyoruz. Bu da doğal olarak elbette tartışmaları, fikir ayrılıklarını beraberinde getiriyor…
Tabiki herkesin fikri ve zikri kendi algısına göredir ama bu altını çizdiğim iki kavramın birbirine karıştırılmaması gerekiyor…
Eğer toplum olarak bunu başarabilirsek çok daha kolay düşüncelerimizi birbirimizle paylaşabilir, birbirimizi ikna edebilir, siyasetçilere hesap sorabilir, onlara devletin sahipleri olmadıklarını hatırlatabilir, öyle davranmalarının önüne geçilebilir, ülkemizi çok daha güzel ve yaşanılabilir bir yer yapabiliriz. Zaten gelişmiş toplumlarda bu iki kavram birbirinden ayrılmıştır. Dikkat edin hiç bir ülkede bir lideri sevmiyorlar diye kimse kimseye hain, devlet düşmanı falan demiyor. Sebebi bu işte..
Tarih boyunca iktidarların dönemleri olmuştur. Kimisi çağ atlatmıştır, kimisi bir asır belkide birkaç asır geriye götürmüştür. Bu bundan sonra da emin olun böyle devam edecektir. Bu yüzden politikacılara ülkenin sahipleriymiş gibi davranmayın, öyle davranmalarına da müsade etmeyin..
Devlet; Yaşadıkları topraklar üstünde yaşam sürdüren insanların toplamına verilen isimdir.
Halk olmadan devlet olmaz…
İlla devlet’e bir sahip arıyorsanız, bu sizin, bizim seçimlerimizle, paramızla siyaset yapanlar değil, çalışıp, üretip, tüketip onların dahi maaşlarını cebimizden veren bizleriz….
Yani devlet onlar değil biziz..