Beyaz evleri, masmavi denizi ve tarihi dokusuyla yıllardır göz kamaştıran bir cennet köşesi.
Ancak bu güzellikler, her geçen gün artan turizm baskısı altında adeta bir dönüşüm geçiriyor. Tatil yöresi olma kimliği, buradaki yerel yaşamın dokusuna giderek daha fazla müdahale ediyor ve ne yazık ki, bu müdahale çoğu zaman “nitelikli” bir turizm anlayışından ziyade, günü kurtaran, niceliğe odaklanan bir yaklaşımla ilerliyor.
O daracık sokaklarda eskiden yankılanan yerel halkın sohbetleri, artık turist kalabalığının uğultusuna karışıyor. Yüzyıllardır süregelen gelenekler, modern turizmin dayattığı standartlara uyum sağlamakta zorlanıyor.
Sanki bu şehir, sadece birkaç aylık yoğun bir sezonun ihtiyaçlarına göre şekilleniyor ve geri kalan zamanda kendi kabuğuna çekilmek zorunda kalıyor.
Dünyanın en güzel turistik beldelerine baktığımızda, sadece doğal güzelliklerin değil, aynı zamanda sürdürülebilirlik, yerel kültürün korunması, nitelikli hizmet anlayışı ve misafir memnuniyetine odaklanan bir vizyonun hakim olduğunu görüyoruz.
Bodrum’da ise zaman zaman bu kriterlerden uzaklaşıldığını gözlemlemek mümkün. Altyapı yetersizlikleri, plansız yapılaşma, çevre kirliliği gibi sorunlar, bu eşsiz coğrafyanın potansiyelini gölgeliyor.
“Nitelikli turizm” denildiğinde akla sadece lüks oteller ve pahalı restoranlar gelmemeli.
Asıl kastedilen, yerel halkın da refahını gözeten, doğal ve kültürel değerleri koruyan, uzun vadeli bir turizm stratejisidir. Bodrum’da ise sanki kısa vadeli kazançlar, bu uzun vadeli vizyonun önüne geçmiş durumda.
Oysa Bodrum’un potansiyeli çok daha yüksek. Tarihi Halikarnas Mozolesi’nden günümüze uzanan zengin bir kültürel mirasa, eşsiz doğal güzelliklere ve sıcakkanlı insanlara sahip.
Ancak bu potansiyeli tam anlamıyla hayata geçirmek için, turizm anlayışımızı yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor.
Nicelik yerine niteliğe odaklanmalı, günübirlik çözümler yerine sürdürülebilir stratejiler geliştirmeliyiz.
Unutmamalıyız ki, bir yer sadece turist akınıyla değil, aynı zamanda sunduğu özgün deneyimlerle, koruduğu değerlerle ve misafirlerine yaşattığı unutulmaz anılarla “dünyanın en güzel turistik beldesi” unvanını hak eder. Bodrum’un da bu potansiyele sahip olduğuna inanıyorum.
Ancak bunun için, tatil yöresi olmanın getirdiği geçici heveslerden sıyrılıp, kalıcı değerlere odaklanan bir vizyonla hareket etmemiz gerekiyor.
Aksi takdirde, bu eşsiz coğrafya, kendi güzelliğinin ve potansiyelinin gölgesinde kaybolmaya devam edecektir.