Boğaziçi Üniversitesinde yaşanan olaylarda gözaltına alınan ve tutuklu bulunan öğrencilere destek vermek amacıyla; Bodrum Belediye Meydanında yapılan eylemde, ülke genelinde alışık olduğumuz ancak Bodrum’da pek görmediğimiz manzarayla karşılaştık.
Durumdan vazife çıkarmamak lazım…
Önce Anayasa ne diyor ona bakalım ;
“Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı
MADDE 34- (Değişik: 3/10/2001-4709/13 md.) Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.”
Hak olan hakkın kullanılmasının engellenmesi, anayasaya baktığınızda suçtur.
2911 Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası ne demiş bu konuda? Eylemlerin düzenlenmesinde şekil esasları getirmiş ancak bir kısıtlama koymamış.
Peki eyleme müdahale gerekçesi ne gösteriliyor? “SAĞLIK”
Kısaca Covit 19 önlemlerine uygun sosyal mesafeler sağlandığında, sorun olmamalı. Kolluk güçleri ancak yasa kapsamında uyarabilir ve işlem yapabilir.
Toplum sağlığı bu kadar çok düşünülüyorsa, yapıcı önlemler alınmalıdır. Kaosa neden olacak türden müdahaleler yapılmamalıdır.
Aynı kolluk kuvvetleri, Bodrum’da yapılan bir çok organizasyonda aynı hassasiyeti göstermiş midir?
Örnek….
Meydanda toplanan kitleye baktığınızda, eylemci olarak tanımlanan insanlar Bodrum’un tanınmış parti başkanları, esnaf, işadamı, emekçi, hukukçu, doktor v.s. Tamamı sorumluluğunu ve neyin ne olduğunu bilen insanlardan oluşmaktadır.
Yapılan müdahale; olayın daha çok duyulmasına ve eylemin beklenenin üstünde yayılmasına neden olmuştur.
Toplumla devlet karşı karşıya gelmemelidir.
Devletin Polisi, Jandarması devletin tokatı değil şevkati olmalıdır. İktidarın değil, devletin görevlisi olduklarını asla unutmamalılar.
Bu tür eylemler Bodrum’da çok yaşandı. Bir döneme kadar, hiçbir eylemde, birkaç memur hariç resmi kıyafetli görevli yoktu. Sonuçta bir eylemin akıbetinin ne olacağını herkes bilir ve sükûnetle sonlandırılırdı.
Empati yapacak olursak…
AK Parti ilçe Başkanlığı Bodrum’a “KAR” getirdi. Belediye Meydanına döktü ve tüm Bodrum Halkını alana davet etti. Konu sağlıksa, aynı müdahalenin o zamanda yapılması gerekmez miydi?
Kolluk kuvvetleri aslen; eylemin ve eylemcinin can güvenliğini sağlamalı ve doğabilecek provokasyonları önleyici olmalıdır. Kanunlarda bunu emreder.
Unutulmamalıdır.
Toplum bir bütündür. Ayrıştırıcı uygulamalardan kaçınılmalıdır. Elbette Boğaziçi Üniversitesinde şiddete ve haksızlığa uğrayan evlatlarımıza sahip çıkacağız.
Evlatlarımız boyun eğmeyi değil, dik durmayı tercih ettikleri için onlarla gurur duyacağız. Tepelerine demoklesin kılıcını asarak, bilim adamı, sanatçı, devlet adamı yetişmez.
Varın inceleyin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kaç vekil kitlesel eylemlere katıldığında aynı müdahalelerle karşılaşmıştır. Kaç tanesi ceza evlerinde yatmıştır. İktidarı muhalefeti fark etmiyor.
Ne yapıyorsak kendi kendimize yapıyoruz.
Vesselam…
“Gerçek iktidar insanlar üzerinde değil yürekler üzerinde kurulur.” (Şeyh Bedrettin)